28.12.10

Simdi Hava Durumu...

Istanbul’da kardan yolların kapandığı, işten eve yürümek zorunda kaldığımız günleri yaşamadım değil. Bilen bilir üstelik bizim evin yeri rüzgarlı bayır olduğu için ne zorluklar çeke çeke yaşadım. Namussuz kar hep de nedense iş yerine ulaştıktan sonra başlar, iş tatil olur ama biz eve dönene kadar sefillerin Türkçe versiyonunu çevirirdik.

Neyse sonra Isviçre’ye taşındım. Bir organizasyon, bir düzen öyle böyle değil, Katrina kasırgası gelse korkar geri kaçar. Kar düşer düşmez hemen birileri temizliyor, yollarda izi kalmıyor. Otoyollarda trafik falan ne gezer zaten herkesin kar lastikleri aslanlar gibi takılı eski usül zincire falan ihtiyaç yok. Bir de herkes araba kullanmayı biliyor, adım başı yan yatmış araba olmadığı için trafik tıkışmıyor vs. Yurtdısına çıkmıs her Türk gibi ben de dedim ki “ Avrupalı bu işi çözmüş”(o zaman daha Fransa'da yasamamıstım tabii). Bu arada konumuzla ilgisi yok ama Isviçre’de evlerin bomba sığınağı olması zorunluluğu var. Dağlara taşlara bir nükleer saldırı olursa bir tek Isviçreliler kurtulur söyliyim. Tabii radyasyondan geberik dünyada kurtulacaklar da ne olacak o apayrı bir konu. Ama yani birileri ayakta kalıp « hohoytt nasıl gösterdik günlerini » ya da halk diliyle “en son kim koydu!!”diyecekse onlar Isviçreliler.
Neyse Isviçre'den sonra Afrika’ya taşındık. Orada tabii kardan, tipiden uzak tropikal güzel bir hayat var. Yağmur mevsimi 2 aya yakın sürüyor, hava biraz serinliyor ama artık ondan da şikayet etmek ayıp olur yani. Afrika’da insana bir şımarıklık geliyor sıcak havadan şikayet ediyorsunuz. Her Pazar bütün arkadaşlar toplanıp plaja gidiliyor (blogun en üstündeki fotoğraf bizim Gana’daki plajımız) yine de “ay bu ne sıcak yahu valla bıktım usandım”. Al sana işte Allah böyle çarpar adamı Fransa’da bir kış yaşatarak…
Ve 5 yıllık tropik terlik, şort, mayo hayatından sonra kendimizi Paris’te bulduk. Ilk zamanlar kışlık kıyafetlerimize kavuşmak iyi geldi. Zaten Avrupa’nin göbeğindeyiz kim korkar hain kardan. Kooooskoca Avrupa Birliği, kara falan da çözüm bulmuşlardır şüphesiz. Isviçreden de idmanlıyım ya umrum değil kar yağsın, sel bassın. Amma velakin bu kış acı gerçekle yüzleştim. Gerçekleri açıklıyorum arkadaşlar. Fransa bir Avrupa ülkesi falan değil. Bildiğiniz Akdeniz ülkesi. Sarkozy boşuna çırpınmıyor demek « Akdeniz Birliği kuralım da kuralım” diye. "Avrupalılar duruma uyanmadan biz kendimize bir birlik uyduralım" diyor zaar. Burada kar yağdığı zaman metro bile duruyor çünkü. Üstelik de öyle Almanya’daki gibi lapa lapa falan değil, 2 pinçik kar atıştırınca hayat felç. Geçenlerde bir iş çıkışı kar yağdı, insanlar otoyollarda geceyi geçirdi. Havalimanı deseniz ayrı bir felaket hala 2 hafta önce kalkmayan uçağını bekleyen perişan yolcular var. Uçağı kalkanların da valizleri kayıp. Üstelik de tam noel, yeni yıl sırası. Metro çalışmıyor çünkü sürücüsü işe gelememiş kardan. Otobüsü zaten unutun. Kimsede kar lastiği yok Isviçre’deki gibi. Bir de Parislilerin araba kullanma yeteneğini ekleyin alın size kaos.
D” ve ben pamukların evinden noel dönüşünde 24 saat mahsur kaldık. Cünkü öndeki tren bozulmuş ve onu takip eden diğer trenler onun arkasında takılı kalmış. Sonunda arkadaki trenler içlerinde yolcularıyla Paris’e geri dönmüş yani bize tren falan gelmiyormuş. Yalnız bunu bize söylemeleri 4 saat aldı. O 4 saat süresince aldığımız tek bilgi panoda yazılan “Paris treni belirsiz bir süre için rötarlı”. Belirsiz süre 24 saat olunca panoya güvenip de beklememekle akıllı bir karar almışız!
Biz orada mahsurken Fransa’nın kuzeyinden güneye Nice’e giden bir yataklı tren de yolculuğunu 30 saatte tamamladı. 30 saatte Papua Yeni Gine'ye gidilir kardeşim bu ne. Önce kondüktör işe gelememiş (söylemiştim değil mi?) mevcut kondüktör de mesaim bitti diye duraklardan birinde trenden inip evine gitmiş. Sonra neyse bir kondüktör bulunmuş ama bu sefer de tren bozulmuş. Içinde 600 yolcu ama sadece 300 kişilik yemekle tren bozula bozula tıngır mıngır hala seyahat ediyordu dün akşam. Bu arada anlayamadığım bütün gazeteciler treni canlı takip ediyordu ama niye acaba kimse dışarıdan sefil olmuş aç kalmış yolculara yemek veremiyordu?
Cuma günü havaalanını kullanıp tatile gideceğiz. Onun için ben bugünlerde emekli amcalar gibi sürekli her kanalda hava durumu takip ediyorum.
Neyse anlayacağınız ben Istanbul’un karına kışına kurban olayım be! Hiç olmasa kahraman bir minibus şoförü –karda kullanmayacaklarsa neden aldıklarını anlamadığım- koca jeep’leriyle yollarda mahsur kalmış hemşehrilerimizi kurtarır.
Bu sene sizin keyifler iyi yalnız facebook statuslerine bakınca hep bir « heyyoo ilkbahar geldi, kutup ayıları da kimmiş biz keyfimize bakalım » durumu… Bizim Fransa’daki durumumuz ise kutup ayılarından hallice.

2 comments:

  1. canın süper olmuş bugün yine. şimdiden iyi tatiller. tatil hikayesini de bekliyoruz.çok öpüyorum ikinizi de.

    ReplyDelete
  2. Blogunuzu yeni buldum, güle oynaya okuyorum.:)

    ReplyDelete