3.1.11

Paris - Münih Hattı


Saat 24'ü vurunca

Toplam 3 yılbaşını birileriyle, arkadaşlarla geçirmeye çalıştık. 3’ü de bir halta benzemedi. Ilki Isviçredeydi sıkıntıdan hadi saat 12 olsa da bitse dedik. Diğeri Paristeydi 2 arkadaşımız cidden kavga etti yılbaşına herkes surat asarak girdi. Sonuncusu da Accra’daydı onda da hepimiz yemekten zehirlendik yeni yıla yeşil suretlerle girdik. O yüzden bizim “D” ile yılbaşı geleneğimiz yalnız ikimiz biryerlere seyahat etmek. Bir de yeniyıl dediğin soğuk olmalı yani soğuk yerlere seyahat etmek.
Simdiye kadar Amsterdam (eğer saçınız fönlüyse ve süsünüz bozulmasın istiyorsanız sakın Dam meydanında girmeyin saat 12de ucuz şampanya yağmuru başlıyor), Lucerne (hotel des Balances çok tavsiye ederim hem oteli hem de restoranı), St Gallen (burası “D”nin üniversiteyi okuduğu şehir onun için de heyecanla beni bütün öğrencilik yılları gece klüplerine götürdü nasıl eğlendiysek hala davetiye gönderiyorlar), Brüksel (gece 12de havai fişekleri izlemek için the Grand Place’a indik meğer gösteri başka biryerdeymiş biz de yeni yıla havai fişekleri dinleyerek girdik) de yeni yıl kutladık.
Bu yıl « D » sürpriz yeniyıl tatili hazırlamak istedi. Tembel insanın el kitabı sürprizlere bayılırım. Yola çıkmadan bir gece önce rüyamda Milano’ya gittiğimizi gördüm kendi kendime bir de tutarsa ne havalı olur dedim ama medyumluk yeteneğimin olmadığının sağlaması yapılmış oldu çünkü destinasyon Münihmiş. Benim Almanya’ya karşi hislerim şüpheyle başlamıştı ama bütün bu evden uzakta yaşama macerasında tanıştığım sahane Alman arkadaşlarım bir de yine “D”nin sürpriz Berlin tatili fikrimi değiştirdi. Her ne kadar Berlin pasaport polisi Senegaldeki Fransa elçiliğinden aldığım Schengen vizesi yüzünden suratıma havlamış olsa da Berlin’e vurulup dönmüstüm.
weissbier

Münih’e de vuruldum. Karlar altında masal şehri gibiydi bir kere. Ve de herkes kibar, herkes hoştu. Bu kadar güzel ve hoş insan Paris’te yok söyliyim size. Harika mağazalar vardı ama yeni yıl haftasonuna geldiği için hepsi kapalıydı ne yazık ki. Ama iner inmez ve de Paris’e dönene kadar litre litre şahane biraların içinde yüzdük. Ah o « weissbier » yok mu ? Ben onun içinde balık olurum balık. 


Hotel Louis

« » hep şahane oteller bulur. Ben internet sitelerindeki yalanlara kanıp dandik yerlere düşerim mesela hep ama o kül yutmaz. Bu defa da Louis Hotel’de kaldık. Oyle rahat ve eğlenceli bir otel ki pılı pırtıyı bırakıp yerleşirim valla ben oraya. Hani şu seksi şehir otellerinden…Japon mimarisi ile klasik Bavyera dekorasyonu karışmış müthiş modern birşey çıkmış. Içinde bir de meshur bir “modern Japon restoranı » var. Adı Emiko. Yılbaşı yemeğini orada yedik. Biz tabii Paris’ten alışkanlıkla saat 8’de hala odamızda sallanıyorken restorandan telefon açtılar ve kibarca onlara katılmaktan vaz mı geçtik diye sordular. Bir anda Almanya’da olduğumuzu idrak edip koştur koştur restorana indik. Meğer menü gereği herkese servisi aynı anda başlatmaları gerekiyormuş. Restoran dibine kadar dolu ve de tek yabancılar biziz çünkü restoran meşhur ya Münihli bir sürü insan da yeniyıla orada giriyor. Salona girdigimzde bizi karsılayan öldürücü bakıslara özürler dileyerek karsılık verdik. Bizi beklerken insanlar boş oturmasın diye garsonlar dayamışlar kokteyli  dayamışlar kokteyli herkes saat 8de leylaydı. Ertesi gün çok hayır duası almışızdır mutlaka! Yemeğin özelliği saat 24’e kadar 15 ayrı çesit tabağın masaya gelmesi ama bütün porsiyonlar küçük ve hep 2 kisilik ortadan paylasmalık. Basbasa yeniyıl içine ideal yani. Menüde balıktan ördeğe, çorbadan kobe beef’e kadar yok yok. Cennete düstüm yani senin anlayacağın. Saat 24’te otelin terasında sampanyalar esliğinde havai fisekler izleniyor sonra da sabaha kadar dans!!... Bizi beklerken bütün kokteylleri yutan Alman misafirler disko sırasında çok eğlendi bu sayede tabii biz de onlar sayesinde…

Münih sürprizinin en güzel yanı da tam 23 senedir görmediğim ama hep çok sevdiğim bir arkadaşımla birbirimizi yeniden bulmamız oldu. Yeniyılın ilk günü güzel hatıralarla içim ısındı. Diyorum bu Mark Zuckerberg’in cenneti yeri hazır olmalı!

Uzun lafın kısası Münih çok güzel yine gelecek ben. Ama bir de insanlar bu kadar uzun olmasın be kardesim. Kendimizi Gülliver devler ülkesinde hissettik! Haaa tabii bir de hepimize mutlu yıllar…


 




No comments:

Post a Comment