8.1.14

Ben Hepsini Gördüm

“Ben hepsini gördüm” dedi, kendi kendine mi mırıldanıyor, benimle mi konuşuyor emin olmak için yandan bir bakış attım. Bir yandan da hafifçe bankın ucuna iyice yaklaştım. Parka gelip de boş bank bulduğumda, yanıma kimse gelmesin diye tam ortasına oturmuştum halbuki. Beyaz bir kaç tel saçı bir gece önceden bigudiyle sarıldığı belli olan gri mantolu yaşlı kadın yanıma oturunca biraz kaydım. İşte şimdi de kaya kaya bankın tam ucuna kadar gelmiştim.

Bunun hepinize olduğundan eminim. Belki beyin-yüz koordinasyonunuz benden daha çok gelişmiştir. Benim beynim “şimdi çok kızgın bak” komutunun neresini yanlış iletiyor bilmiyorum ama “kızgın suratımı” gören banka yerleşip muhabbete başlıyor. Bir sabah erkenden ya beynimi, ya suratımı başka yere atayacağım görecekler günlerini.

Beyaz, kısa ve bigudiyle sarılmış saçlı yaşlı kadın bir yandan güvercinlere ekmek kabuklarını atıp bir yandan da “kimse hatırlamaz sanıyorlar, ama ben hatırlıyorum” diye konuşmaya devam ediyor.

Parkta güvercin beslemek yasak, park bekçisinin geldiğini görünce kadın belki gider diyorum. “Madam lütfen güvercinleri beslemeyin, sonra alışıyorlar ve parkı kirletiyorlar” diyor bekçi. “Parkta beslemeyip nerede besleyeceğim güvercinleri, bu şehrin 20 m2‘lik balkonsuz dairelerinde de beslemeyelim diye ucu sivri demirler koydunuz zaten, bütün yaptıklarınızı biliyorum bari güvercinleri rahat bırakın” diye aksileniyor kadın. Bekçi ya hak veriyor ya da yaşlı kadınla tartışmak istemiyor, arkasına dönüp gidiyor.

Bekçinin ardından ters ters bakıp kaldığı yerden devam ediyor: “Ben küçük bir kızdım, komşularımızın götürüldüğünü gördüm, herkes bilmiyor gibi yaptı, ama ben gördüm, sonra komşularımızın evlerine başka aileler taşındı, kimse bilmez, kimse sormaz sandılar, ama ben gördüm”

Kitabıma odaklanmama artık imkan yok. Kapatıyorum. Parka gelirken pazardan adını bilmediğim meyvelerden almıştım, hani turuncu, kiraz gibi ama sert, tadı ekşi, yaprakları elinizi yapış yapış yapıyor, işte o meyve. Google’larsam adını bulurum mutlaka, ama google’lamam gereken daha bir sürü şey var. Belki yarın yaparım, olmadı öbür gün.

Kadına yaklaşıp meyvelerimden ona da uzatıyorum. “Yıkadın mı sen bunları” diyor. Hayır yıkamadım, pantalonuma sürüp sürüp yiyorum, bir de üflüyorum. Benim için de sür o zaman pantalonuna, benim eteğim kıymetli, kirletemem diyor.

Bir meyveyi kendim için pantalonuma sürüyorum, sonrakini yaşlı kadın için, o konuşmaya devam ediyor.

Sonra geri gelen çocukları gördüm, evlerinden alıp gönderdikleri çocukları lüks otellerde karşılayınca kimse hatırlamaz sandılar, ama ben gördüm. O çocukları başlarından atıp vicdanlarını rahatlatınca bu defa uzaktaki kara gözlü çocuklara bulaştılar. Nasılsa bu şehirde olmuyor diye kimse bilmez sandılar, ben gördüm. Ne yaptığınızı biliyoruz, yaptıklarınızı yapmanızı istemiyoruz diyenleri metroların tünellerinde dövdüler, şehri bölen nehrin kış soğuğu sularına attılar. Ayaklanmıştı hani talebeler, sen o zaman doğmuş muydun? diye sorarak gözlerini kısıp yaşımı tahmin etmeye çalışıyor. Doğmamıştım ama biliyorum diyorum. İşte o talebeleri büyük cadde boyunca saçlarından sürüklediler, kodese tıktılar. Sonra bir de farklı dil konuşan, farklı renk gözle bakan çocuklar gelmeye başladı buraya, işte onları da şehrin dışına attılar. Bunlar bu kronolojik sırayla olmamış olabilir anlıyor musun? Anlıyorum diyorum. 

Bir de tabii hepsini aynı adamlar yapmadı ama aynı düşünen adamlar yaptı. Hep adamlar yaptı, ben hepsini gördüm. Şimdi de mesela para bitti diyorlar, neden benim emekli param bitiyor da onlarınki bitmiyor?  

Ben gördüm ama ben de daha uzun kalamam artık burada, bunların değişeceği yok, ben gidersem rahatlarlar sanıyorlarsa işte buna hiç niyetim yok. İnsan bir kere gördü mü bir daha bilmemesi mümkün mü? Öbür tarafa da götürüyorum gördüklerimi. Melekler varsa beni dinleseler iyi ederler. Onlara da bir kaç çift lafım olacak. 

Peki ya sen diyor, sen de gördün mü?

Ben de gördüm diyorum, bu ülkede değil ama uzakta, kendi ülkemde gördüm, onların “duvardan düşüp öldü” dedikleri çocuklara aslında ne olduğunu ben de gördüm. İnsan bir kere görünce bir daha bilmemesi mümkün mü? 

Ellerim meyvenin yapraklarından yapış yapış, cebime sokamıyorum. Güvercinler ekmek kabuğu sever mi? Bunu da google’lamalıyım.

1 comment:

  1. This is one of the most important blogs that I have seen, keep it up!
    shipping companies UK

    ReplyDelete