26.8.16
Komşuluk Müessesesi
10 günlük bir Türkiye seyahatinden döndüm. Seyahatin daha ilk gününde henüz tanışmadığımız yazlık komşularından "burada köpek gezdirmek yasak bilader" azarı işitmiştik. Sebep? Hayır yani cidden soruyorum, neden yasak? Kim yasakladı? Hop siz kimsiniz? Bir kendinize geliniz. Mersi
Yani Türkiye'de değişen bir şey yoktu. Komşuluk ilişkileri hooop Bilader argümanı üzerinden yürüyordu. Aman kibar davranmayalım enayi sanırlar prensibi olduğu yerde semirerek duruyordu. Herkes herkesin kim olduğunu biliyor muydu, çünkü bilsindi.
İsviçre'ye vardım. (Sevgili blog evet seni biraz ihmal ettim, ihmal ettiğim sıralarda ben İsviçre'ye taşındım). Posta kutumda bir mektup. Elle yazılmış, adımıza yazılmış. Karşı binada 3.katta oturan yaşlıca çift tarafından oraya bırakılmış.
2 sayfa, epey uzun ama kısaca şöyle;
"Sevgili yeni komşularımız, biz karşı binada oturan komşularınız Bay Bıdıbıdı ile Bayan Bıdıbıdı, henüz sizlerle tanışmadık ama birer kadeh içip tanışmayı çok isteriz. 15 yıldır bu mahallede yaşıyoruz ve burayı çok seviyoruz. Umarız siz de bizim kadar seveceksiniz. Eğer sizi rahatsız etmezsek bir ricamız olacak. Fotoğrafta ve krokide görünen (evet elle çizilmiş bir kroki de var) dış cephedeki lamba tam yatak odamıza denk geliyor, rica etsek saat 24'ten sonra o lambayı söndürmeniz mümkün olur mu? En son gittiğimiz hiking tatilinden bir foto da ekliyoruz. Hiking severseniz mutlaka tavsiye ederiz"
Bir uçakla dünyalar arası seyahat sadece 2 saat 20 dakika. Siz de yapabilirsiniz. THY ile Zürih'e bir uçak bileti almanız yeterli. Sağlıcakla kalınız.
18.4.16
Pikola'nın Bahaneleri Pikola'nın Sayfası
Meriba ben Bınar'ın biloğuna gisli gisli girdim, Bınar'ın internedlerine girdim sora da biloğuna girdim, sır ama tamam mı çümki görürse yaramasım var sanar.
Benim adım Pikola. Arkataslarım Piko der. Ben kücükdüm, bis sokakdaydık annem falan işde, sonra benim heb o saman çok barasidlerim olmuşdur, ben heb kaşındılı gibi olmuşumdur o saman. Sora beni dadlı bir ablalar dokdor gibi bir yere gödürmüşlerdir. Sora da Berki gelib beni almışdır, öyle evim olmuşdu benim. Beni ilk dokdor oglan sandı, öbür dokdor yok yok kıs dedi, sonra dedem yok yok oglamdır Piko dedi, bis bilmemişdik ama sonra kısmısdım ben piremsesmişdim ardık. Bi de ben kendimi kedi sanmışdım o saman. İsde böyle olmuşdur.
Şimdi benim kendi intenedlerim var, fesbuklarda sayfam var benim, bak inanmassan şuradan bak Pikola sayfasından bak burdan
Sayfama gelsene, gelenleri tüpürüklü öbüyorum. Şaka şaka tüpürüksüz hadi gel
14.1.16
Rastgele Bir Tramvay Ve Bir Savaş Hikayesi
Rastgele bir
tramvaya binmiştim, rastgele bir cam kenarına oturdum. İlk durakta yaşlıca bir
Ukraynalı adam yanıma oturdu. Tramvay biletini 2 cam arasındaki delikli zımba
gibi olan alete koyup, kolunu çekip delmek gerekiyor. Eski usül. O aletin bir
adı vardır mutlaka, hiçbir dilde bilmiyorum.
Şu bileti benim
için zımbalar mısınız dedi. O kadarına Ukraynacam yetiyor(du). Çaktırmamak için
–ve biraz da laf uzamasın diye- çok anlarmışım gibi kendimden emin gülümsedim.
Tabii hemen ardından epey karmaşık başka bir cümle söyledi. Hemen hemen şöyle
bir şeyler; éajçk şeojhbhl youju”. Anlamadım.
Üzgünüm
Ukraynacam iyi günler dedikten hemen sonra bitti dedim. Nerelisin ki sen dedi.
Çünkü İngilizceye dönünce artık sen diyoruzdur, aklımdaki İngilizce öyledir.
Türküm dedim, ben biraz Almanca konuşuyorum dedi, bence anlaşırız dedim.
Korkmuyor musun
Lviv’de yaşamaya dedi? Neden dedim. E işte bu Putin Huilo yüzünden dedi. Ön ve
arka koltuktaki yaşlı ve orta yaşlı kadınlar da tam da bunu beklermiş gibi “Putin
Huilo” dediler. Herkes kafasını sağa sola salladı, boyu devrilesice anlamına
gelen sallamadan hani. Huilo ne demek biliyor musun? Dedi. Biliyorum dedim. Çok
ayıplı bir küfür, buraya yazamam. Her yerde duyuyordum Ukraynaca öğretmenime
sormuştum dedim. Sen yine de söyleme, ayıp çünkü dedi. Ama ben söylerim ben
ihtiyarım dedi.
Ben küçükken de
savaş vardı dedi, bizim köydeki yaşlılardan biri daha da eski savaş olan büyük
savaşta pilotmuş, bize anlatırdı, savaş uçağıyla köyünün üstünden geçmiş bir
gün, aşağıda karısını görmüş, karısı bir kovada su taşıyormuş, hemen bir kağıda
“yukarı bak, seni seviyorum” yazmış, kağıdı karısının taşıdığı kovaya atmış, karısı
hemen almış, yukarı bakmış ve ona bir öpücük göndermiş. Bu hikayeye inanırdık,
köyümüzden çıkmış bir pilotla gurur duyardık. Çocukluk işte, inanmışız demek,
böyle saçma hikaye duydun mu?
Saçmaymış ama
tatlı hikayeymiş dedim. Nereye gidiyorsun sen dedi. Ben öyle rastgele gezmeye
çıktım son durağa kadar gidiyorum dedim. Tamam benim durağım bir sonraki, haydi
ben iniyorum dedi. Muzipçe gülümseyip Putin Huilo dedi. Ön ve arka koltuklar da
aynı anda başlarını sallayıp Putin Huilo dediler. Ama unutma sen söylemeyeceksin
dedi.
Tamam söylemem
dedim.
Subscribe to:
Posts (Atom)