28.7.11

Insanlardan Cok Konuştuk, Peki Ya Hayvanlar?

Bizim melek yüzlü chucky reloaded


Bizim Paris apartmanında ev hayvanları yasak. Ya da "D" bana yalan söylüyor çok emin değilim bu konuda. "D" biraz fazla hijyenik bir evde çocukluk geçirmiş. Görüp gördüğü tek ev hayvanı bir su kaplumbağasıymış - adı Sämeli-. Sämeli'nin de şaibeli bir akibeti var, kimse tam olarak ne olduğunu bilmiyor. Benim teorim anne temizlik yaparken Sämeli'yi de tuvalete atıp üstüne sifonu çekmiş olabilir. Neyse bu yüzden "D" benim köpek aşkımı anlamıyor. Zaten bana kur yapma dönemlerinde de bizim içine chucky kaçmış Tofi eşşek kafalısını sever gibi yapıyordu ama arada 2,5 m. mesafe bırakarak. Daha önce söylemiştim Tofi gündüz köpek gece gülyabani olarak hayatını sürdürdü. Yine de nasıl özlüyoruz eşşek kafalıyı hiç sormayın.

Bütün Isviçreliler böyle değil tabii. Hatta tam tersi Isviçrelilerde her eve ortalama 2,5 köpek düşüyor olabilir. Rakamdan çok emin değilim ama köpek sayısı çocuk sayısını açık ara geçiyor ondan eminim. Restoranları, otobüste insan gibi oturanları falan geçin sinemaya giren köpek gördüm. Hepsi de çok iyi eğitimli, sesleri çıkmıyor veletlerin. Isviçre disiplini bu işte, köpek de olsan su kaplumbağası da önce disiplin.

Afrika'ya gelince durum böyle değil tabii. Haliyle ev hayvanı beslemek için kendinizin yemek sıkıntınızın olmaması gerekiyor. Kediyseniz Afrika düşmek için çok kötü biryer çünkü kediler protein ihtiyacında ilk yenen hayvanlar. Isviçreli bir arkadaşımızın kedisi yeni doğum yapmış, 8 tane torun vermişti. 6 ay boyunca arkadaşımız farketti ki her ayın sonunda bir kedi eksiliyor. Sonunda ay sonu gelip de maaş suyunu çekince bekçilerinin kedilerden birini götürdüğünü anladılar 6 zayiiden sonra. Paran bitince haber ver ama kedilerimizi rahat bırak dediler sona kalan 2'nin hayatı kurtuldu. Bunu söylüyorum diye sakın "ıyk ne biçim bir şey vahşet" demeyin yalnız. Yemek alacak paranız yoksa doğanın size sunduklarına başvurmak normal birşey. Orası Afrika. Fakirlik, kıtlık... Su an Somali'de hergün ölen çocukları duydunuz değil mi? Yeri gelmişken, Somali'ye ufak da olsa bağş yaparsınız değil mi?

Köpeklere gelince o ayrı bir konu. Afrikalılar köpeklerden çok korkuyor. Ama her türlüsünden. Paris Hilton'un pembelere bürünmüş palyaçodan bozma avuç içi büyüklüğündeki köpeğini getirin, askerlerin arasına bırakın iç savaşı bitirir.

Plajda bir arkadaşımızın sosise benzeyen köpeğiyle yürüyoruz. Hani şu 4 bacağın üstünde yerden top gibi zıplayanlardan. Tipin ciddiye alınacak tarafı yok, suratından komiklik akıyor. Plajda -ne akla hizmetse- irice bir Ganalı da zürafadan biraz kısa bir boğa yılanını almış eline gelene geçene satmaya çalışıyor -neden diye sormayın-. Biz tabii spiral olmuş hayvanı ne yazık ki ancak çok yaklaşınca farkettik. Ben okyanusa arkadaşım da ilk hindistan cevizi ağacına tırmanmaya -tabii aslında anlamsız bir hareket tabii ki tırmanamadı- hamle ettik. Bir yandan da herkes kendi dilinde "yılaaaaaan kaçın yılaaaaaan imdaaaaaat" diye bağırıyor. Bir baktık ki adam da aynı esnada sarmış 3 mt'lik yılanı boynuna ama olduğu yerde zıplayıp "köpeeeeeeek kaçın imdaaaaaaat köpeeeeeeek" diye bağırıyor. Oğlum o yılan 3'ümüzü yutar üstüne doymaz köpeği de yutar ne imdatı. Bu arada bütün bu pandomim sırasında metanetlerini tek bozmayanlar yılan ve köpek oldu desem?

Yalnız Afrika'da köpekler için tek tehlike kartal irisi kargalar. Gözümle gördüm kapıp kaçıyorlar kanişleri falan. Fildişi Sahili'nde bizimle aynı sitede oturan Fransız bir komşumuza oldu. Karganın kafasına vazo, terlik, kek tabağı (kek tabağı karganın tepesinde patlayan ev sahibi çok bozuldu tabii) attık da kurtardik biçareyi.

Neyse üşenmesem şu kira sözleşmesini açıp okuyacağım ama çok uzun. Bir de şömineleri kullanmak da yasak diyor "D" bak bu da sallama olabilir bir de bundan şüpheliyim.