26.1.11

Bu da Kafa Ama!...

Paris’teki dairemiz daha emniyetli bir yerde olamazdı. Yolun bir ucunda itfaiye, diğer ucunda polis, ortasında da (su şişesi hihihihi değil tabii) hastane var. Cok şahane bir durum. Dünya ahret sırtımız yere gelmez. (Bekar arkadaşlarıma not Paris itfaiyecileri çok yakışıklı oluyor. Bilerek mi seçiyorlar bilmiyorum. Sabahları onlar da diğer ölümlüler gibi Seine kıyısında jogging yapıyor. Insan yanyana geçerken göbek içeri, omuzlar dik poz vere vere koşası geliyor. Kendim için söylemiyorum valla amaç size hizmet. (« D »nin Türkçe bilmemesi iyi birşey yalnız bu noktada). Neyse yani göz zevkine hitap eden avantajları da var durumun.  Ama bir de dandik tarafı var ki… siren sesleri.
Sabahın 3’ü gecenin 5’i hiç farketmez sürekli bir « naninaninani » durumu . Bazen içlerinde kimse yokken sırf ışıklarda durmamak adına yapıyorlar gibi geliyor. Yoksa bu kadar yangın, acil durum vs varsa bitmişiz haberimiz yok.
Afrika’da ambulans, itfaiye naninanisi yoktu. 5 yılda bir kere duymadım. Siren sesini bırak hastanenin acil servisi mesai saati bitiminde kapanıyordu. Ciddiyim arkadaşımızın başına geldi. Trafik kazası geçiriyorlar şehir dışında bir yerde. Neyseki 2 arabalar. Arka arabadakiler bunları hemen arabalarına atıyorlar ama birinin durumu ciddi. Yoldan da hastaneyi arıyorlar « yoldayız acil durumda bir hastamız var hazır olun » diye. « Tabii caaanım” diyor hastane. Bir geliyorlar ki acil servis kapalı. Kapısında da kilit var. Kardeşim ayıp ama mesai saatleri dışında kaza yapılır mı evde hanım çocuklar bekliyor. Lütfen bir daha daha dikkatli olalım bu konuda.
Bu demek değil ki Afrika’da uykumuz siren sesiyle bölünmeden uyuyabiliyorduk. Ülkenin başkanı falan neyse, onları geçtim de diyelim ki köyün şefinin oğlunun canı dondurma istedi. Cıkıyor 8 arabalık konvoy yola “naninaninaninani” beyin dürtüklemesi. Ya da polis şefinin 2 numaralı karısı markete alışverişe gidecek “naninaninaninaniiii” bunu gören 1 numaralı eş de komşuya dedikoduya gidecek “naninaninaninaniiii”… bu listeyi hayalgücünüz dahilinde devam ettirmeyi size bırakıyorum. Rahat olun serbest bırakın hayalgücünüzü muhtemelen hepsi gerçekten uzak olmayacak. Bir de tabii olay naninaniyle bitmiyor. Bütün o oğlanın dondurma isteği, hanımların dedikodu seansları sırasında trafik de yola çıkılmadan 1 saat önce ve varılan yere ulaşımdan 1 saat sonrasına kadar kesiliyor. Trafiğin açılabileceği haberi geldikten sonra da polis yol kenarında güneş gözlüğü falan satın alıyor olduğu için trafik beklemeye devam ediyor. Ama bir dakika durun yaaa aslında bu trafik kesme durumu çok da tuhaf komik değil biz bunu zaten bir yerlerden tanıyoruz!!
Afrika’da (tahtalara vurun) yangın falan çıkacak olsa itfaiyenin geleceği yok tabii (zaten daha önce söylemiştim adres yok adamlar nereye gelsin. Urfa’da oxford vardı da biz mi okumadık yani). O panik halinde “şimdi kardeş büyük mango ağacından sola dön köşede hasır sepet yapan amcayı görücen gördün mü? Heh işte düz devam et kırmızı duvarlı evi geç, sebzeci kadınlarla tavukların otladığı (tavuk otlar mı be?) patikadan gir sağdan say 3.ev dumanları tutan işte bizim ev ….” diye anlatana kadar ev kalmaz zaten. Adamlar da bunu bildiği için siz taşınırken eve birer yangın tüpü getirip bırakıyorlar. Kendi işinizi kendiniz görün gayri bizi de uğraştırmayın. Bizim yangın tüpü biraz şaibeliydi yalnız üzerinde birşey yazmayan çakma aygaz tüpü gibi birşeydi. Ateşe tutunca daha da harlayabilirdi yani. Neyse ki “D”nin mangal girişimlerinin hiçbiri için tüpe gerek kalmadı. Islak havluyu alevlere bastırmak yöntemiyle kalıcı sonuçlar alabildik.
Bizim eve tüpü getiren itfaiyeci –ki fantazilerinizi bozacağım ama Fransızlar gibi değildi noel babanın sakalsızı gibiydi daha çok – “bak madame bir de yangın battaniyesi var onu da şöyle kullanacaksın” diye Vida’nın yeni yıkadığı çamaşırlardan birini kapıp, yıkanmak için bekleyen kirli tabağın üstüne attı. Sonra Vida itfaiyeciyi kovaladı, ben de onların iç işlerine karışmadım şahsen.
Neyse Afrika’yı sadece bir iç savaş ve de bir ev soyulmasıyla atlattık. Yangınla, hastaneyle işimiz olmadı ama kardeşim biraz sessiz be. Bu da kafa yani!

No comments:

Post a Comment