16.3.12

Aloha ve Mahalo

Bagajın kapağını bu defa Hawaii'de açtık dostlarım. Jetlag denen insanlık belasını kandırabilmek için ilk birkaç gün Honolulu'da porsuklar gibi döne döne uyumaktan başka şey yapmıyoruz. Hani waikiki diye duyar dururuz ya işte o meşhur plajdan yazıyorum size kalbim kadar beyaz bu satırları. i-pad'in sayfaları beyaz değil tabii aslında.

Bu Hawaii'yi ben cahil cahil tek bir ada sanırdım meğer 137 adanın birleşimi hawaii imiş. Volkanik patlamalarla oluşan bu ada grubu aynı zamanda hala dünyanın en aktif volkanına sahip ve onun sayesinde adaların alanı büyümeye devam ediyor. Şu an mesela okyanusun altında oluşumunu sürdüren bir adacık daha var ki 10 bin sene sonra yüzeye çıkacakmış. Karlı bir arazi yatırımı olabilir sanki.

Şu kadar zamandır aktif seyahat hayatım var yine de gittiğim en uzak destinasyon burası oldu. Zaten Hawaii dünyada kendine en yakın kara parçasından en uzak yerleşim yeriymiş. Böyle kooooskoca pasifikin orta yerinde bir adada olduğunu düşününce insan tırsmıyor de değil hani doğrusu. 

Böyle okyanusun orta yerinde, kürenin arka tarafında minik bir noktada ama (Türkiye ile arasında 12 saat fark var) teee MÖ'den beri buraya yerleşmiş insanlar varmış ve tuhaftır ki o zaman da nüfusu 1,3 milyonmuş şimdi de 1,5 milyon. Allahın milattan öncesinde kanolarla okyanusu nasıl geçmiş de ilk yerleşimciler buraya nasıl gelmiş ilginç tabii. Ama 75'te sadece yıldızları izleyerek kanolarla böyle bir yolculuk yapmış ve Tahiti'ye varmışlar. Bu yıldız navigasyonu durumu Hawaii ulusal gururu, arada bir çıkıp çıkıp Japonya'ya falan gidip geliyorlar. Bu sene de yola çıkıp tam tur dünyayı döneceklermiş.

Efendim bu adada yerliler mutlu mutlu pagan tanrılara tapar, arada bir o tanrılara insan kurban eder gayet kendilerine yeterli bir günlük ekonomiyi yönetir, mutlu mutlu (tanrılara kurban edilen en alt sınıf insanlar için geçerli olmasa gerek bu mutlu sıfatı) yaşar giderken kaptan Cook yanlışlıkla burayı buluyor. Ada doğal kaynaklar açısından çok zengin tabii "oğlum bala bak len maden bulduk maden" diyor Cook ve adamları. Hemen krallığa haber hooop başlıyor ada halkının beyaz adamla imtihanı. Cook ilk geldiğinde balına tam da pagan tanrılardan birine yapılan bir ayin zamanına denk geliyor. Böyle toplu ayinler aynı zamanda toplu histeri durumları da olduğu için yerli halkın algı uçmuş gitmiş haliyle.Tabii ayinin ortasında denizden böyle kadırgalar, tuhaf beyaz renkli, tuhaf kılıklı adamlar gelince yerli halk bunları tanrı sanıyor. Bir ihtimam bir hizmet görme gitsin. Yerli kızlar kendilerini bunların boynuna doluyor falan. Cook ve adamlarının hafiften poposu kalkıyor haliyle. Sonra gidip birkaç yeni ada daha keşfedip bir daha geliyorlar ama bu defa pagan ayin bitmiş, adadaki ihtimam özen azalmış, yerli halk bunları pek sallamıyor senin anlayacağın, o arada da bir tartışma çıkıyor, bizim Cook sen kap tabancayı vur yerli halktan birini, halk tabii hemen o an ayaklanıyor ve Cook işte böyle sömürge yolunda niyazi oluyor. Allah taksiratını affetsin tabii. Beyaz adamla adaya gelen hastalıklar yerli halkı kırıp geçirirken yine aynı gemilerle gelen adaya yabancı hayvanlar da yerel florayı kuşları böcekleri kırıp geçiriyor.

Sonra gelsin misyonerler, gitsin şeker fabrikaları, gelsin kraliyetin devrilmesi, gitsin Amerikan hakimiyeti, gelsin Amerikan ordu üsleri gitsin Pearl Harbour derken Hawaii bugün ki Hawaii oluyor.

Clinton başkanken Hawaii yerlilerinden özür diliyor, Hawaii dilini resmi diller arasına sokuyor vs.

Tabii tropik ada diye sanmayın ki Hawaiililer eski usul kulübelerde yaşıyor, çalı eteklerle geziyorlar falan. Ortalık gökdelenden geçilmiyor birkere, bir de adım başı starbucks vs. Otelin hemen önündeki caddedeki mağazalar, gucci, ferragamo, dior, burberry, armani, cartier vb (çünkü en büyük turist nüfusu Japonlar dersem anlarsınız nedenini)
Yalnız otele gelince boynumuza çiçek kolye taktılar doğruya doğru, o klişeyi atlamadık yani.
Yarın: honolulu, waikiki ve çevresi...

No comments:

Post a Comment