18.3.12

Aloha ve Mahalo 2 / Her Türlü Turistik Aktivite

Araştırmacı tatilci Pini sırf sizin için her türlü kitcsh turist aktivitesine dahil oldu. Evet boynuma o çiçek kolyeyi de taktım, alman turistlerin istanbul ziyaretlerinde oriental palace'da göbek şovu izlemeleri gibi hula gecesine de gittim (hani çalı eteğiyle danseden uzun saçlı kızlar vardır ya işte o şov), surf denemesi yapıp bir plaja ve marsık tenli sarı uzun saçlı beach boy'lara gülme malzemesi de oldum. Bu arada surf yapmak için bilinmesi gereken bir sürü görgü/adap/trafik kuralı varmış ve yerli halk bunları bilmeden surf yapmaya gelen turistlere kılmış. Mesela dalga önceliği en açıkta olan surfçüye aitmiş. Öyle babanın dalgası gibi atlamak yokmuş yani.

Honolulu, Amerika'nın New York'tan sonra en pahalı şehriymiş. İki kap granola'ya 50 dolar verdik, çocuğumu kessen bu kadar otururdu içime. Bundan binlerce yıl önce adalarda 1 milyon kişi yaşarken kendi kendine yetebilen adalar bugün yine 1 milyon kişi yaşarken ihtiyaçlarının %80'den fazlası dışarıdan gelliyor. Bu işte bir tuhaflık var! Tek gelir endüstri turizm, neyseki Japonlar bol bol para saçıyor. Koca Honolulu'da japonca ve ingilizce dışında birtek biz başka dil konuşuyoruz. Türkiye ve İsviçre'nin dilleri ve coğrafi konumları adalılar ve turistler üzerinde ciddi kafa karışıklığı yaşattı. İsviçre'de swiss mi konuşuyorsunuz sorusunu bir daha sorana D kafa göz girecek korkarım. Yine de kızmamak lazım, okuduğum rehber kitapta Amerikalılar'a "sakın Amerika'ya geri döndüğümde demeyin yerli halk çok kızıyor çünkü Hawaii ABD'nin bir eyaleti" yazıyordu.

Burada saat 17'de yemek yiyorlar. Gezerim gezerim alışma zorluğu yaşamam ama bu zor geldi yahu. Saat 17 elde soğuk bira plajın en güzel saatidir. Aç kalırım yine yemem. Ama zaten aç falan da kalmıyoruz no panic.

Dün araba kiralayıp tek tek bütün plajlarda yüzüp bütün manzara tepelerinde durduk. Harika resimlerim var ama teknolojinin ayıbı yükleyemiyorum.

Japonlar elde eldiven ayakta mus çorap kafada şapka üstüne şemsiyeyle plajda oturuyor. Yanmamak için. Fakat bu halde kumlarda oturmak için de sabah 5'de şezlong kapıyorlar. Çalışkan millet anladık da gidin odanızda oturun o zaman arkadaşım. Onlar öyle boynu bükükler gibi oturdukça üzülüyor insan. Beyaz olma sevdasının da yanık olma sevdasının da fazlası akla zarar. Hoş gölgeden çıkmama konusunda ben de japonlarla yarışırım. Kavrulup da erken yaşlanmanın hiç lüzumu yok. 

Pearl Harbour'u gezmek istedik ama plaja havlularını bırakan Japonlar koşup burada kuyruk olmuş doğrusu bekleyemedik. Gemileri batıran zaten sizsiniz bırakın da bari müzelerini biz gezelim pes doğrusu.

Honolulu humpback balinaların emzirme, doğurma alanıymış, gözüm okyanusta balina gözlemekten şaşı oldum ama şimdilik kafalarını çıkarmadılar sudan.(*) Bir de yunuslarla yüzmek falan var ama ben gitmedim siz de gitmeyin, insanlarla yüzmek yunusların yüzgeçlerinde ciddi hasar yaratıyormuş, kıyamam yavrucaklar insana sempatik görünmenin cezasını çekiyorlar. Hoş sayko insan evladı kendine sempatik görünmeyeni de doğduğuna pişman ediyor ya bkz köpekbalıklarının çektiği eziyete.

Tatilin ikinci etabı Honolulu'dan sonra Big İsland. Onu da ayrıca yazarım şimdi denize koşuyorum.
(*) yazılar tabii birkaç gün geriden geliyor. Big İsland'da şu an yazıyı post ettiğim anda bile balinalar tam balkonumun önünde atlayıp zıplıyor. Sonunda bol bol gördüm yani. Onu da bilahare anlatırım

No comments:

Post a Comment