12.1.11

Evde Yokuz, Indirimdeyiz

Simdi bu Fransızlarda her şeyin bir kanun, kural, usulü var. Ama bir de bu kurallara uymama kuralı var. Sadece bir kurala histeri  şeklinde uyuyorlar : indirim (les soldes)

2 sene önce kasım ayında Paris’e taşındık. Aralığın başından itibaren radyolar, televizyonlar yaygara koparmaya başladı « indirime 5 hafta, indirime son 4 hafta vs » diye. Dedim noluyoruz alt tarafı 3-5 trikonun fiyatı inecek nedir yani bu bangırtı. Hayır Istanbul’da çalıştığım zamanlardan biliyorum zara indirime gireceği gün kızlar « hastayız » der işi kırardı ama o kadar yani.
Neyse sonunda beklenen indirim günü geldi (Ocağın 2. Çarşambası bu arada haberiniz olsun). Ben dedim Afrika’dan yeni geldik daha ilk günden köyden indim şehire olmasın kıroluk yapmıyim birkaç gün bekliyim. Zaten « »yi de ürkütmenin alemi yok çocuk Paris’e geldik kadının içine canavar kaçtı demesin. Sonra korkar Bangladeş senin Sri Lanka benim taşınır dururuz neme lazım.
O gün renkli kişilik tesisatçımız Monsieur Laurent bize geldi –ki Monsieur Laurent başlı başına bir yazı konusu onu ilerideki günlerde işleyeceğiz-. Daha kapıdan girer girmez "Madame P siz indirime gitmiyor musunuz" dedi gözlerini dehşetle açarak. Ulen dedim tesisatçı bile indirim diyor. Ben bir işkillendim durumdan. O mutfakta çalışa dursun ben camdan bir baktım ki toplu bir histeri krizi yaşanıyor sokakta. Züccaciyecinin önünde bile kuyruk olmuş insanlar birbirini yiyor, ellerinde paketler paketler birbirlerini lobut gibi devirerek koşarak ilerliyorlar ama bu arada devrilen de hemen ayağa kalkıp koşmaya devam ediyor. Hiiiiii ben evde ne yapıyorum diye ceketimi aldığım gibi kendimi sokağa attım. Monsieur Laurent’a da "kapıyı çekip de çıkın siz" dedim. Insanlar ellerindeki paketler yüzünden metroların kapılarını açamıyor hatta metrolardan düşüyorlar falan. Haliyle insana böyle bir tufan çıkmış da nuhun gemisine en kısa yoldan çek taksici diye haykırarak koşmak güdüsü geliyor. Artık önüme hangi dükkan geldiyse girdim, elimi atıp da ilk ne bulduysam aldım. Amatörlüğümün cezasını 39 numara botlar ve xxsmall kazaklarla ödedim o ilk indirimimde (ayaklarım 37 ve asla xxsmall olmadım ömrümde). Zaten genelde çalı fasulyesi formundaki Fransız kadınlar için yapılan kılıkların arasından bakla formuma zor kılık buluyorum, şahdık şahbaz olduk yani.
Meğer kanuna göre yılda sadece 2 indirim oluyormuş. Biri ocakta diğeri de haziranda. Ve de öyle %10 falan değil bildiğiniz en az %50 açılışla. %80’e kadar yolu var. Üstelik de bütün bütün mağazalar, yes baby bütün diyorum, Chanel, Dior, Gucci bile !!! Onun için de indirimden 1 ay önce dükkanlar neredeyse tatile giriyor hatta siz alışveriş yapmak isterseniz bile « ama sadece 1 ay kaldı bekleyin » diyorlar. Ve de indirim günü tüm dükkanlar saat 8’de açılıyor. Zaten ilk 2 gün de elde ne varsa bitiyor.
Ilk acı tecrübemden sonra işin püf noktalarını kaptım. Hatta olayı obsessif kompulsif’e bağlayıp hangi metroya binilip hangi dükkanlara gidilecek, hemen el atılacak mallar ve durdukları reyonlar krokisi ve zaman çizelgesi yapıyorum ki optimum verimi alabileyim. Sevdiğim yerlere gidip bir hafta önceden « hadi be hacı şu elbiseyi bugünden ver işte bana %40 indirimle nasılsa haftaya inicek. Madem vermiyorsun o zaman kenara ayır be bacım » taktiği yapıyorum bir de. Bu taktik simdiye kadar çalışmadı ama birgün mutlaka! Hissediyorum.
Neyse yani uzun lafın kısası bugün o gün. Meşhur indirim günü. Ben kaçıyorum dakika dakika takip edilecek bir planım var hadi bye…

2 comments:

  1. aşkolsun arkadaşım yazı bugüne bırakılır mı? yaz 1 hafta 10 gün önceden kuyruk olalım sana. neyse şu ikinci indirimi bir bildir bana sa D görsün içine canavar kaçmış kadın nasıl oluyor...

    ReplyDelete
  2. Kızım insan ballandıra ballandıra yazıp, sonucunu da paylaşmaz mı? Yoksa öyle şeyler oldu da indirimler hakkında "çok şey bildiğin" için tehdit altında mısın?
    Yaz, yaz, yaz!!!!

    ReplyDelete