11.3.11

Insan Faktörü...Fransızca Ögrenirken

Simdi ben bu yaziya ne görseli koyiyim alin size Isviçre resmi madem
Bloglara kim girebiliyor kim giremiyor anlamadım gitti, kendin yaz kendin oku oynuyoruz bir süredir bakalım nereye kadar. Neyse okuyabilenler bir ses verin orada kimse var mı? Bu arada Türkiye'de blogspot kapandıgından beri benim bloga Irandan ve Cinden trafik gelmeye basladı. Noluyoruz yahu?

Siz de benim gibi düsünüyor musunuz? Cok homojen çevrelerde, çok kendimize benzeyen insanlarla görüsmüyor muyuz? Yani en azından "D" nin pesine takılmadan önce benim durumum böyleydi.

Sonra Isviçre'ye vardım ve homojen dünyamın felegi sastı. Hemen Fransızca kursuna yazıldım tabii. Bu namussuz dil de çok zor çalıs çalıs insanın canına okuyor. Sınıfta 10 kisiydik, 10'u da birbirinden farklı. Ama çogunlugun hikayesi benimki gibi çok da enteresan degil, sevdiceginin pesine takılmıs kadınlar falan filan yalnız 2 hikaye vardı ki bak hala düsündükçe vay be diyorum:

Hüda'nın Hikayesi:

Hüda Iraklı. Babası Saddam'ın bir dönem gözde generallerinden. Cok kisinin canını yakmıs zamanında, nüfuslu aile, güzel güzel de yasıyorlarmıs. Ama bir noktada baba yapılan zulümlere isyan ediyor. Birkaç asker arkadasıyla Saddam'a suikast planlıyorlar. Tabii ki suikast ellerinde patlıyor çünkü birileri gammazlıyor. Baba ve arkadasları yakalanıp derhal hapse, iskenceler takip ediyor, ailesi hiç haber alamıyor sonunda idama mahkum oluyor. Tabii o zamana kadar güzel güzel yasayan ailenin hayatı alt üst oluyor. Onlar artık vatan haini! Derken babanın emrinde görev yapan askerlerden biri eski generalinin öldürülecegini bildigi için bir firar planı hazırlıyor. Hüda, annesi ve küçük erkek kardesine büyük gizlilik içinde planı bildiriyorlar. Bir gece babayı hapisten kaçırıyorlar, hiç beklemeden bütün aile Türkiye'ye kaçıyor gizlice. Tabii firar ortaya çıkınca, planı yapan subay kursuna diziliyor. Hüda ve ailesi 6 ay Ankara'da yasıyor. Türkiye mülteci kabul eden ülke statüsünde degil onun için Avrupa'ya geçis onayını bekliyorlar. Sonunda baba üst düzey general oldugu için Isviçre siyasi sıgınma taleplerini kabul ediyor ve ailecek oraya yerlesiyorlar. Hüda bunları bana hafif kırık Türkçesiyle anlatmıstı. Babasının hala sıgınmacı Iraklılarla Saddam'ı devirme planları yaptıgını da anlatmıstı. Bütün bunlar Saddam yakalanmadan ve idam edilmeden önceydi. O aile Irak'a dönmüs müdür bilmiyorum.

Nadir'in Hikayesi:
Nadir de Iraklı ama öyle üst düzey general falan degil. Kuzey Irakta bir okulda matematik ögretmeni. Ögrencilerinden birine zayıf not veriyor birgün. Ögrenci paralı bir ailenin çocugu. Notu düzeltmesini istiyor ailesi. Nadir kabul etmiyor, hak etmedi diyor. Bunun üzerine  polise "Saddam karsıtı propoganda yapıyor" diye iftira atıp sikayet ediyorlar. Nadir sorgusuz sualsiz hapse atılıyor. 3 sene hapis yatıyor tabii mesleginden oluyor. Bu arada ailesi sürekli taciz ediliyor. Sonunda abileri "sen gitmezsen hiçbirimizi rahat bırakmayacaklar" diye Nadir'in yurtdısına kaçmasını istiyorlar. Nadir'in 2 yasında bir cocugu var, karısı da 6 aylık hamile. 3 kisi bir de karındaki bebek havasız, 2mt lik bir kamyonun kasasında 1 hafta seyahat ediyorlar. Karısının sancıları tutuyor ama o kapı 1 hafta boyunca açılmıyor, yanlarında getirdikleri erzaklarla besleniyor, ihtiyaçlarını da oturdukları yerde gideriyorlar. Sonunda kendilerini Konya'da buluyorlar. Aslında Yunanistan'a geçmeleri gerekirken kamyon soförü bunları indirip basıp gidiyor. Güç bela Izmir'e ulasıyorlar oradan da bir balıkçı teknesiyle Yunanistan'a kaçıyorlar. Sonra hep yürüdük dedi Nadir, günlerce polisten saklandık yürüdük. Detayını bilmiyorum ama en sonunda Isviçre'ye yerlesiyorlar.  Tabii ki burada ögretmenlik yapamıyor. Boyacılık yapıyor bir de Isviçre hükümetinin verdigi harçlıkla yasıyorlar. Nadir ile Hüda aynı düzene kurban ama toplumun 2 ayrı tarafındaki insanlar bir Fransızca sınıfında bir araya geliyorlar, ülkesinden geçip özgürlüge adım attıkları bir Türk'e maceralarını anlatıyorlar.

Hayat ne tuhaf degil mi?

1 comment:

  1. tokat gibi bir entry olmuş, teşekkürler...

    ReplyDelete