17.3.11

Kalimera Atina


nöbet degisiyor sag alttaki köpecik de gelen geçen arabayi kovaliyor
Ben şimdi size Atina hakkında ne anlatayım. Içinizde Yunanistan'a hiç gitmemiş olan birtek ben varımdır kesin. "D" ile her yıldönümümüzde yeni bir şehir keşfederiz. Bu sene ben hile yaptığım için Atina'ya geldik. Şöyle ki "D" 3 ayrı şehir adı belirledi sonra da aynı anda minik birer kağıda şeçimimizi yazdık sonra da ben çamura yattım ve benim dediğim oldu. Cünkü bu sene Paris'te totomuz dondu.

Havaalanına gittik ki birimizin yeri 5A diğeri 6C. Yırtınıyoruz bizi yanyana uçurun diye ama sınıflarınız ayrı diyorlar. Yanımızda çikolata geçirmişiz kaçak olarak güvenlik kontrolünden benim derdim ayrı oturursak "D" bana zirnik koklatmadan bütün çikolatayı yer. Sonunda ısrar kıyamet yerimizi değiştirdik. Uçağa girince gördüm ki benim koltuk businessmış meğer. Bi dandik çikolata uğruna şampanyadan oldum üstelik 3 kişilik sırada tek başıma yayılmak varken "D" ve burnunu çekip duran yabancı bir adamın arasına sandviç oldum.

Sadede gel Atina'yı sevdin mı sevmedin mi derseniz karar veremedim. Ona da neden derseniz şundan:
Havaalanından çıktık, ilk taksiye bindik sigara kokuyor ve dandik eski bir araba şöförün gözünden de hinlik akıyor fakat adının Herkül olduğunu iddia eden şöförümüz dünya tatlısı çıktı. "D"ye tekrar tekrar mister özür dilerim ama eşiniz çok güzel dedi durdu. Neden şeker bulduğumu anladınız mı? Sonra otele geldik dışarıdan 70'lerden kalma dandik gözüken bina içeri bir girdik ki çok şık modern minimalist ve çalışanlar çok sempatik odanin manzarasi da perde kapatmadan uyumalik (asagida resmi var). Hemen şehri keşfe çıktık önce en yüksek tepeye manzara görmeye gittik 14 euro bayılıp aptal bır fünikülere bindik, manzara tepesi çıka çıka çamlıca tepesindeki dandik kafelerden biri gibi birşey çıktı. Sinir olup 30 dak bekleyip aşağı indik kendimizi Atina'nın nişantaşı gibi bir semtte bulduk, çok beğendik, bir kafede birer yunan birası içip abur cubur atıştırdık. "D" seyahatten önce bloglardan turistik olmayan güzel restoranları araştırmıştı akşam o restoranlardan birine gittik (adi Oikeio), patlıcan dilimlerine sarılmış bir köfte yedik ki offf diyim size.
Neyse ertesi gün hemen koştur koştur Akropolise gittik tabii her turist gibi. Benim "D" aktif dinamik bir outdoor insanıdır ben de bilen bilir tembel tenekenin önde gideniyim. Tırman tırman 3 taş görmek için diye virvir konustum. Bizde de var bunlardan bissürü diye artizlik falan  da yaptim ama arkadaşlar bu Akropolis görmeye değermiş. Neyse sonra bizim asmalımescit gibi biryere gidicez öğle yemeği için dedi organize insan "D". Amaninnn metrodan bir indik eminönünün karman çorman arka sokaklarında bulduk kendimizi. Pis ucubik biyerler. Torbacı mıdır nedir tuhaf tuhaf tipler tutmuş köşe başlarını biraz tırstık ve de hiç beğenmedik ama bir köşeyi bir döndük ki süper bir cadde sağlı sollu kafeler, tavernalar herkes kaldırımlarda masalarda şahane şişler yiyor. Bayıldık. Sonra "D" gazi diye bir mahalleye gidicez dedi. Santral Istanbul gibi modern bir müze, designer shoplar, kafeler falan varmış. Hooop yine metrodan bir indik ki rezil bir semt, çingen pazarı kurulmuş yerlerde çer çöp satılıyor, heryer pislik içinde, bir köşede 3 kadın saç saça birbirine girmiş Kibariye'nin annesi mitoz bölünmeyle çoğalmış gibi 3'ü de ne cırlamak ne cırlamak. Dedim ki yazık be şimdi anlıyorum neden bu
insancıklar Izmir, Istanbul diye paralanıyor hala. Sağa sola değmeden yolu bitirdik ve bir anda karşımıza harbiden acaip modern bir kompleks çıktı gerçekten de santral Istanbul'un ikiz kardeşi gibi bir müze binasi, çok yaratici minik butikler, modern kafeler, çok modern hoş insanlar var falan. Akşam bir tavernaya gittik daha kapidan girdik masaya oturduk ve nefret ettik hemen çiktik sonra baska birine gittik yemekler dandikti bizim mutfakla yarışamazlar dedik ama servis dünya tatlısıydı 3.şişe uzodan sonra herşey bedavaydı. 3. Şişe uzodan sonra "D" ayrıca hepsi Yunanlı olan diğer müşterilerle sirtaki yaptı herkes - ben de dahil - çok eğlendik belki de onun için de para almamis olabilirler. Birgün deniz kenarına gittik yer yer Kalamış marina yer yer de Izmir Kordon boyuna benziyordu Glyfada'da balıkçı tekneleri ve balık tezgahları arasında salaş bir restoranda nefis balık ve kalamar salata keyfi yaptık. Güneş ışıl ışıl tepemizde, hafif rüzgar, hemen önümüzde şırıl şırıl dalgalar, balıkçı teknelerinin birbirine vurarak çıkardıkları sesler, suratsız ve hiç ingilizce konuşmayan garsonlar -kı vır vır her dili konuşanlara 1000 kere tercih ederim- üstüne de birer kahve hayat budur.Ardından Pire'ye gittik ki gitmez olaydık. Karaköy'ün büyümüş şehir nolmuş hali bir sevimsiz bir sevimsiz nasıl gerisin geriye kaçacağımızı bilemedik.
Son gün şehrin hallice semtlerinden birini gezdik, Etiler Nispetiye caddesini almış kopyalamış gibi starbucks'ın cadde üzerindeki yeri bile aynı bir de tabii gündüz gündüz işsiz güçşüz göbeklerini salıp gelen geçeni izleyen güneş gözlüklü, cipli erkek profili aynı bir de aaaa tabii röfle ve kenari bol tasli günes gözlüklerini de unutmamali. Dün akşam son yemeğimizi Kolonaki semtinde bir mahalle restoranında yedik ki adı To Kafenio. Atina'ya giderseniz mutlaka orada yemek yemelisiniz, nasıl iyi servis ve sempatik servis elemanları, enfes mezeler, şahane yemekler yine 2. uzo ve de üstüne tatlı ikram, bembeyaz kolalı örtüler, bütün müşteriler birbirlerini ve garsonları tanıyorlar, biz tek yabancılar olduğumuz için hemen bize laf atıldı, derken masalarına davet edildik, schnappslar ikram edildi ki -ne içtik hiçbir fikrimiz yok ama çok kuvvetliydi bizi duman etti bütün gece oda döndü durdu hem kendi ekseninde hem de benim eksenimde- ama çok tatlı sohbet ettik ne olacak bu Yunanistan'ın hali konusunda ve bir de fava asıl nasıl yapılır konusunda. Ayrılırken herkesle sarıldık vedalaştık, yine gelin dediler falan.
Sonuç olarak dedim ya şehir sevimsiz ama insanlar çok tatlı sevdim de diyemem sevmedim hiç diyemem. Eh bir daha gider misin derseniz galiba gitmem ama çok eğlenceli geçen bu 5 günü de unutamam. Yine de dolmayı da anneannem gibi yapan yoktur bunu bilir bunu söylerim.





bizim simitler daha güzel

akropolisi görmeden olmaz

modern atina

kediler köpekler her yerde

deniz kenarinda balik keyfi

odamizin manzarasi

No comments:

Post a Comment