8.10.12

Mona Lisa, Louvre, Eiffel ve Ben

ne anladım ben bu uzaklıktaki tablodan

Afrika’da yaşarken tüm arkadaşlarıma yalvardım, ağladım, hepsini tek tek tehdit ettim, tutmayacağım sözler verdim, duygu sömürüsü yaptım...Yine de kimseyi ikna edemedim. Bir tanesi bile ziyaretime gelmedi. Rakamla yazıyorum 0!

Paris’e taşındık. Ne oldu? Hepsi birden geldi. Artizlik yapacak değilim, arkadaşlarım kıymetlidir, evim de evleridir. Ama yani bir taneniz bile mi Afrika’yla ilgilenmezsiniz? Pes yani pes. Bundan sonraki tayinde ödeşiciiz.

Ziyaretçi trafiği çok olunca ne oluyor? Sırasıyla Eiffel kulesi, Louvre müzesi, Versailles sarayı... İddia ediyorum Da Vinci Mona Lisa’nın suratına benim kadar bakmamıştır, 16.Louis de Versailles’da benim kadar vakit geçirmemiştir. Kapıdaki güvenlikçilerle tanışıyoruz artık. Bana özel “frequent visitor” indirimli bilet uygulaması başlatabilirler, yakındır.

Bir yere 4 yıl boyunca haftada 1 kere gidince, o gittiğin yer Versailles olsa kaç yazar. Bir kere görünce vay ihtişama bak, 2.’ye gidince aaa bak ben bunu kaçırmışım, 3.’de doğruya doğru fena yapmamış adamlar, 4728. gidişte üffff hep altın varak hep kristal kapı kolu nereye kadar?

Louvre’da hızlandırılmış turistik gezi parkuru var, A4 kağıtları yapıştırmışlar duvara takip ede ede geliyorsun Mona Lisa, herkesin flaşları aynı anda patladığı için, ve de önündeki kordonu artı meraklı kalabalığı aşamadığın için oradaki resim Mona Lisa da olabilir, annemin yardımcısı Kezban’ın vesikalıktan büyütülmüş resmi de olabilir. Seçemiyorsun. Nerede kalmış dudağın biri aşağıda öbürü yukarıda mı değil mi diye görmek. Sonra yine okları takip ediyorsun Milo’nun Venüsü (bunu kim yapmış diye soran arkadaşım oldu benim). Bu arada sanatla, tarihle alakası olmayıp tamamen Da Vinci Şifresi’nin izini sürmek için gelmiş kalabalıklara takılıyorsun. Ben bunları TV’de dizi seyrederken “gitme oraya gitme. bak yine gitti hiç beni duyuyo mu! Allahın cezası” diye karakterlerle kavga eden yaşlı teyzelere benzetiyorum. Kitap o kitap, gerçek değil. 

Her eserin önünde dura dura gitsen 3 ayda bitecek olan koca Louvre’u 45 dakikada bitirip Eiffel’e gidiyoruz. Eiffel dediğin şeyin ayakta kalmasını yapan adam bile beklemiyormuş. Eninde sonunda demirden bir radyo frekans kulesi, nedir yani bu “ay ne romantik” histerisi bir anlasam. Bir kere senden benden başka 2,350,784 kişi daha var aynı anda kulenin tepesinde. Ağlayan çocuklar, dondurma yiyen turistler, adamlar herkesten 10 euro alsa ne para kırıyodur oğlum diye hesap yapanlar, hediyelik eşya dükkanında histeri krizi yaşayanlar, tutmasaydım düşüyodun eki eki eki diye eşek şakası yapanlar, bin türlü insan var işte, net söylüyorum bana Eiffel’in tepesinde romantizm yapmaya kalkan bir adamı ben oracıkta terkederdim. 

Paris süper romantik şehir evet doğruya doğru ama yani romantik yeri Eiffel değil. Valla bak gelin beni dinleyin. Yeter ayol demirden kuleye tırman tırman ömrümü yedi. Gitmeyin arkadaşım, oturun evde ben size çay demlerim. 

3 comments:

  1. "demir kuleye tirman tirman" kismina pek guldum yahu :))))
    nedense bizim insanimiz Avrupa'ya merakli diger kitalar pek ilgilerini cekmiyor, benzer seyleri bizde yasadik ;)

    ReplyDelete
  2. Avrupa'da da bir Roma bir Paris onun da devamı yok :))))

    ReplyDelete
  3. Uzaktanda olsa o Mona Lisa'yı görmek için her şeyi yapardım ben :)

    ReplyDelete