21.10.12

İnsanın Ömrünü Uzatan Ülke



Bazı ülkeler doğadan torpilli, bütün şehirleri ayrı güzel. Biliyorsunuz bizim çekirdek ailenin %50’si (D olur)öyle bir ülkeden geliyor, İsviçre’den. Haliyle İsviçre’ye ben de torpil geçerim, ara sıra isviçre yazarım.

Fransızlar “1.sınıf gömülme” diyor İsviçre’de yaşamak için. Komşunun komşuyu kıskançlığı deyip geçelim. Aslında İsviçre insanın ömrünü uzatan ülkedir. Her yer tertemiz, düzenli, herkes kibar, saygılı, herşey dakik, organize. Temizlikten insanın başını döndüren hava, göllerde biten sonra tekrar başlayan dağlar, masaldaki şekerden evlere benzeyen evlerle dolu minik şehirler, sakinlik, durgunluk, telaşsızlık, baharda yemyeşil kışın bembeyaz çayırlar...

Her ülkede ev gibi gelen bir yer vardır ya işte benim için İsviçre’de ev Leman gölünün kıyıları, Türkiye’nin yakın tarihinin 2 bilindik ismi Lausanne ve Montreux’nün arasında uzanan üzüm bağları vardır, karşı kıyı Fransa’ya sessizce nispet yapan şahane beyaz şaraplar yapılır o bağlarda. Bağların çepeçevre sardığı minik köyler vardır, köylerin altı göl, gölün karşısı her daim karla kaplı iri kıyım Alpler.

Yaşadığım şehrin adı Vevey idi. Cenevrelilere sorarsan Cenevre gölü, Vaud kantonunda yaşayanlara göre ise Leman gölünün kıyısında oturdun mu kuğuların kanat çırpmalarını dinlersin. Kuvvetli kanatlarını gölde çırpmaya başlarlar, zarif ama iri gövdeleri gürültüyle havalanır etrafa sular sıçratarak. Kuğular güzel hayvanlar ama terslerine gelmemek lazım. İsviçreli çocuklar göllerdeki bütün hayvanlarla saygıyla birarada yaşamayı öğrenerek büyürler. Kuğular da onlardan uzak durur, onlar da kuğulardan. Yalnız lezzetli ekmekleri yemeye gelince kuğular da takmaz mesafeyi. Bir kere alıştılar mı her gün aynı saatte, aynı yerde kahvaltıdan arta kalan çıtır çıtır ekmekleri beklerler. İnsan nüfusu zaten az. Kuğuları bile tanır olursun bir süre sonra. Kuğu grubunun arasına karışmış bir kaz vardı, kendini kuğu sanıyor, nasıl da çirkin sesi, bir yaygara kuğuların peşinde sürekli avaz avaz. Gel de anlat kuğu olmadığını. Neyse ki hayvanlar bizim gibi değil, yalnız kazı kabul etmişler aralarına, hala her gittiğimde görürüm. Yaz gelince gölün etrafı koca bir plaja dönüşür. Çocuklar ve ördekler bata çıka gölün tadını çıkarır.

Minik bir tarihi şehri var Vevey’nin, bir de göl boyunca uzanan yaya bölgesi. Yazın patenlerini, roller blade’lerini alan herkes orada, gölün kenarına yazın masalar atan bar Charlie’s de duraklayıp birer aperatif sonra yine yola devam. Herkesi tanırsın zaten. Marketteki kasiyerle ismen selamlaşır, patenlerin üzerinde duramayıp büyük patronla çarpışırsın. Çarpışan egolar olmayınca hayat daha da güzeldir. Havalar güzel olunca herkes sokaklarda dedim ama dikkatli olacaksın, saat 22‘den sonra gürültü yapmak yasaktır, İsviçreliler çalışkandır, erken yatarlar, erken kalkarlar. Bir de pazar günleri aman ha çim biçmeyeceksin, pazar günleri dinlenme günüdür. Yaşlı, zarif bir hanım vardır, her daim güzel giyimli, aklı hafif gidik, 90‘ı geçeli birkaç yıl olmuş, her görüşünde “siz Portekizli miydiniz” diye sorar, her defasında kırmadan tekrar cevap verirsin. 

Etrafını çevreleyen dağlar dünyayla bağlantını koparmış gibidir. Dünya dursa senin haberin olmaz yaşamaya devam edersin. Her evin nükleer sığınak yapma zorunluluğu vardır, inanırım (tahtaya vur) nükleer savaş çıksa İsviçre’ye birşey olmaz, herkes hazırlıklıdır. Zaten akşam haberlerinde de mühim birşey yoktur, en güzel inek yarışmasını kimin kazandığını seyredersin. O besili güzel ineklerin bol yağlı sütleriyle yapılan çikolataların tadını ne sen sor ne ben söyliyeyim. Seçimlerin konuları ayrı alem, okullarda müzik dersleri artırılsın mı? Yıllık tatiller 6 haftaya çıkarılsın mı (ki buna hayır cevabı çıktı)? Kitap fiyatları ülke genelinde sabitlensin mi? gibi sorular, her gün ayrı dram yaşamaya alışık sana bana tuhaf gelir. Büyük kaygılar, büyük sorular, büyük tartışmalar yoktur. 


İnsanın ömrünü uzatan ülke demiştim değil mi? İnsanlar 100 yaşını orada görmesin de nerede görsün?
   

No comments:

Post a Comment