10.2.13

Katil Balinaların Adası Orcas


Benim güzel gezen arkadaşlarım var. Herkesin gittiği yerlere gitmezler, biraz keşfedilmemişin içine biraz da macera kat, içine bir de doğa yürüyüşleri ekle işte böyle gezerler. Şimdi bu arkadaşlar “bize güvenin, peşimize takılın” deyince gel de takılma peşlerine.

Seattle’ın meşhur (referans için bkz Grey’s Anatomy’nin romantik sahneleri) feribotlarından birine bindik. Şehir küçüldü, küçüldü, gözden kayboldu. Feribottan indik. Arabayla Pasifik kıyılarında gittik, gittik, gittik. Çok yüksek köprülerde durduk, piknik yaptık, yükseklikten korka korka köprülerin altından akan sulara baktık. Tekrar feribota bindik.

Feribottaki tek yabancılar bizdik. Nerelerden geldiğimizi duyunca bölgeleriyle gurur duyan tanımadık insanlar bize hikayeler anlattı. Haşmetli Rainier dağını arkamıza alıp resimlerimizi çektiler, Paris’te yaşayıp da bu kadar uzağa geldiğimize inanamadılar, Paris’e gitme hayallerinden bahsettiler, elimizi sıktılar, uzaktan uzaktan sarıldılar, iyi tatiller dilediler, feribot iskeleye yanaşmadan son bir kez dönüp “kalkıp Paris’ten geldiniz demek vay canına” dediler.

San Juan adalarında durdu kalktı feribot, ilk adayı geçtik, arabalar indi, ikinci adayı da geçtik yine arabalar indi, geldik 3. adaya Orcas adasına, burada da biz indik.

Orcas adası Washington eyaletinin kuzeybatı köşesindeki San Juan adalarının en büyüğü.  At eyeri şeklindeki adanın adı adayı çevreleyen sularda bolca görülebilen katil balinalar orkalardan gelmiyor. Balinaları gözlemek için adanın etrafı ideal olsa da adanın adı Juan Vicente de Güemes Padilla Horcasitas y Aguayo’dan geliyor. Adından anladınız, Meksikalı olan kont 1791’de adalar grubunu keşfediyor. Horcasitas da Orcas oluyor.

Sakin adayı orka balinalarını izlemek için gelen yerli turistler, Moran milli parkını ve Constitution dağını gezmek için gelen yürüyüş meraklıları, yazları şehirden kaçan Seattle sakinleri dolduruyor demek isterdim ama bütün bu gelen gidenlere rağmen ada kalabalık değil.

Kiraladığımız evin önündeki sahilden denize girmeyi çok isterdik. Ama ağustos ayında ayak bileklerimizi suya sokmamızla hipotermiyle gerçek hayatta tanışmamız bir oldu. Bir 10 saniye daha kalsak ayaklarımızı ameliyatla aldırmamız gerekebilirdi. Ayaklarımıza daha birkaç yıl ihtiyacımız olabileceğine karar verip sahilde vaktimizi denizde balinaları görmeye çalışmakla değerlendirmeye karar verdik. Tabii ki doğanın böyle hoş sürprizler yaptığı birisi değilim. Herkesin birbirine gördükleri balinaları anlattığı tatilde ben 1 tane bile görmedim.

Çok gezen arkadaşlarımızla ilgili heniz söylemediğim bir detay, içlerinden birinin doğumgününü kutlamak için Kilimanjaro’nun tepesine tırmandıkları. Bu detayı bilip de arkadaşınız “Constitution dağına tırmanacağız, kolay bir yürüyüş” deyince peşine takılırken bir an için tereddüt edersiniz değil mi? Tatilin yan etkisi olarak beyin aktivitelerim yavaşlamış olacak ki ben etmedim. Arkadaşlarımızın kolay dediği yürüyüşün tırmanışı 4 saat sürdü. Beni tanıyorsunuz tabii ki yanımıza su ya da yiyecek almamıştım. Dönüş yolunda yuvarlanıp kestirmeden yumuşak iniş yapabilmeyi inanın çok istedim.

Bir de Hollywood korku fimlerinin gözü körolmasın. Okyanusun ortasında, bizim gibi tıkış tıkış şehirlerde yaşayanlar için “ıssız” sayılabilecek bir adada, etrafta kimselerin olmadığı bir ormanda yürüyüş yapıp bir dağa tırmanıyoruz ve benim gözümün önünden criminal minds dizisinin ormanda saklanan sapık seri katilli bütün bölümleri teker teker jeneriklerine kadar geçiyor, bütün delirmiş hayvanlı filmleri hatırlıyorum, ayı görünce ellerimi kaldırıp kendimi uzun boylu yapsam ne kadar işe yarar onu merak ediyorum. İşin kötüsü -yine- gruptaki en kısa benim ve teorik olarak herkes ellerini kaldırırsa en kısa ben olacağım için ayı mutlaka beni seçer. Hoş o kadar açım ki ayı bana saldırmadan ben ayıya saldırabilirim.

Korku senaryoları yaza yaza 8 saatlik yürüyüşü bitirdiğimizde o kadar aç, yorgun ve sefildim ki kendim başlı başına bir korku filmi kahramanı olabilirdim. Ertesi günkü kas ağrılarını hiç anlatmıyorum bile, siz tahmin edebiliyorsunuzdur.

Bu yürüyüşten sonra günlerimizi ufku balinalar için gözlerimizle tarayarak, evin bahçesinde mangal yakarak, okyanusun yağlı ve lezzetli balıklarını yiyerek, Paris’ten kalkıp da buraya nasıl geldiğimizi merak eden ada sakinlerine dert anlatarak geçirdik

Dünyada görecek çok yer, buna karşılık çok az zaman ve daha da az para var. Onun için çıkan her fırsatı değerlendirmeli. Yine de dağların zirvelerine tırmanan arkadaşlarınız “kısa bir yürüyüşe gideceğiz” dediklerinde karar vermeden önce iyi düşünün derim.





2 comments:

  1. cok ozendimmmmm! sizin su maceraperest arkadaslarla iyi anlasirmisiz diye dusundum birde :)))

    ne guzel yazmissin gorecek ne cok yer ona karsilik pek az zaman ve para var :)

    ReplyDelete
  2. "kısa" yürüyüş kavramlarımızın farklılığı dışında şahane anlaşırız hakikaten, sen de severdin onları eminim :)

    ReplyDelete