22.11.10

Tepsi, Sehpa ve Oturma Izinleri

Son 8 yilimin özeti ; ucaklar, konteynerler, oturma izinleri ve degisen ehliyetler. (her 3 ayda bir de check in görevlileri önünde extra bagaj ödememek icin türlü maymunluklar yapmak – extra yükün icerigi ülkeden ülkeye degisiyor. Afrikadayken tuvalet kagidindan kerevize kadar genis bir yelpazesi vardi. Bir de bazen bilinen hicbir modern dili konusamiyor numarasi yapmak ise yariyor ama sinirleriniz celik gibi kuvvetli olmasi lazim)
Konteynerler her ülkede, her tasinmada ayni. Nelerin kirilacagi nelerin kaybolacagi zaten belli. En gecikmelisi 8 ay sürdü ki kapiya gelip de mührü acilinca tuvalet fircamiza bile sarilmak istedim.
Ama ehliyet ayri bir konu, apayri. Isvicre’de sifirdan teste girdim hatta ders alip hazirlandim. Sasirtmali sorduklari oluyormus ama ben baskalarinin yalancisiyim. Testi gectim ama 10 senedir trafik kurallarini bilmeden araba kullandigimi da ögrendim bu arada. O gün bugündür Istanbul’da araba kullanamiyorum. Ters etki yapti yani.
Fildisi Sahili’nde nedense benim ehliyetim sistemde kayboldu. "D"’nin kapi gibi Fildisi Sahili Cumhuriyeti ehliyeti var ama. Hatta Avrupa’da genellikle o ehliyetle araba kiraliyoruz. Trafik cezalari bizi bulamaz böylece.
Senegal’de ehliyet almayi denemedim bile. Senegal’de ayrica taksi maceralari var ki hadi onu bu yazida yazmayalim konu dagilmasin.
Gana’da azmettim benim de ehliyetim oldu. Sadece göz testinden gecmemiz gerekiyordu. Onu da yaparken görevli bizi odada birakip cikmis, biz dürbün gibi birseyden harfleri okumaya calistigimiz icin haberimiz yoktu. Hatta "D" kendi kendine “ama ben bunlari okuyamiyorum” diyordu. Bilseydik muhabbet eder vakit doldururduk. Yine de ehliyetleri aldik. Ama Gana’da adama evladiyelik ehliyet vermiyorlar. Süresi 3 seneydi doldu gitti. Hatira niyetine sakliyorum.
Fransa’ya geldik, Isvicre’ye yaklastik ya isler ciddilesti sandiniz di mi? Ya ya tabii. Sirketin görevlendirdigi ajans insani ile birlikte polis binasina gittik. Kapida 200 kisi kuyruk, yagmur da yagiyor. Vize kuyruklarinda ezilmis biri olarak kuzu kuzu kuyrugun sonuna gittim ama meger ajans insaninin iceride “adamlari” varmis. Bize yandan gizli bir kapi actilar. 200 kisiyi gecip utanmadan (mecazi anlamda degil cidden utanmadan) iceri girdik. Iceride bir 200 kisi daha sira numarasi almis gise kuyrugu bekliyor. Biz müdürün odasina gectik (ajans insanindan torpilli olarak) kahvelerimizi icerken bir memur islerimizi halletti (biryerlerden tanidik geliyor mu?). Hatta uluslararasi ehliyet ister miyiz diye de sordular. Istemez miyiz? 10 dakikada "D" de ben de gicir ehliyetlere sahip olduk. Fransiz ehliyetleri pek gicir degil aslinda. Formatini bilmedigim bir kartonu (pembe) 3 kat kivirip ehliyet yapiyorlar. Cüzdanlara falan sigamiyor.
Oturma izinleri ise en favori konum. Isvicre’de (tahmin ettiniz zaten) hersey cok ciddi. 3 dilde yazilmis ciltlenmis falan. Fildisi Sahili’ne geliyoruz. Bildigimiz A4 kagit üzerine daktiloyla yazilmis. O oturma izninden neler cektim her Istanbul cikisinda pasaport memurunu ikna etmek icin. Onlar hakli olarak hep kendi kendime evde yapip imzaladigim, fantazi dünyamin genisliginden yararlandigim cakma evrak sandilar. Vallahi gercekti halbuki. Senegal’i yine –burnumdan dumanlar cikarak- es gececegim ya da hürmetle anacagim. (Senegal’i ne kadar sevdigimin ipuclarini bakalim bilabilecek misiniz?) Aylarca gecici turist vizelerini ittirdiler uzattilar oturma izni vereceklerine. Bir defasinda –anlamsizca – Istanbul-Zurih-Paris-Dakar ucarken (dünya üzerindeki 2 nokta en sacma nasil baglanir yarismasi), Zürih’teki görevli dönüs biletimin tarihi vizemin bitis tarihinden sonra oldugu icin ucaga binmeme izin vermedi.
1.       O dönüs biletini zaten kullanmayacaktim daha ucuz oldugu icin öyle almistik
2.       Senegal’e göc etmeye hic ama hic niyetim yoktu
Gana ne de olsa Ingiliz disiplini. Firt diye aldik izinlerimizi. Sadece bir girisimizde pasaport görevlisi mutsuz bir hanimefendi "D"’nin oturma iznini nedensiz kabul etmek istemedi. "D" ayrica 100 dolar ödedi. Ben yandaki giseden (cok sevimli yasli bir beydi) ayni damgayla elimi kolumu sallayarak gectim. Hic de üzülmedim ayrica. Oh olsun! "D"’nin pasaportu benim icimde kanayan bir yaradir 10 yildir cünkü bütün kapilari aciyor ve genellikle havaalanlarinda ayri kuyruklarda bekliyoruz. Ben her ülkeden (pardon Iran’a vize kalkmisti galiba degil mi?) vize almak icin ezilirken o kirmizi pasaportunu sallayip heryere giriyor.
Neyse basladim sonunu getiremedim. Sizi de cok tutmamak lazim bayram sonrasi is güc birikmistir. Yazimizin ana fikri su; bütün bürokratik islemlere ragmen uzaklarda yasamak güzel. Her ne kadar insan arada dil alzheimer’ina tutulsa ve buzdolabinin üzerinde duran tepsinin Türkce adini hatirlayamayip kardesine “dolabin üzerindeki SEHPAyi bana indirir misin” dese de….

4 comments:

  1. geç olsun güç olmasın... işte beklediğim blog, yaşşasın! sıkı takip başlamıştır bugün itibariyle... ;) Ediz

    ReplyDelete
  2. süppper olmuş, ardı arkası kesilmesin inşaaaallah :)

    ReplyDelete
  3. tatlı dilini özlemişim
    takipteyim :)

    benim blogta senin Koh Samui yazını yayınladım yeni, gördün mü? Facebooktan göndermiştim linki

    öperimmmm

    ReplyDelete
  4. Nefis Nefis devam tatlım! Öldüm gülmekten.

    ReplyDelete