Yandaki pastaneden bir ekler bir de milföy aldik, kahvelerimizi de yaptik camin önüne gecip geleni geceni seyredip sosyal antropoliji bilimine kisisel gözlemlerimizle katkida bulunuyoruz. Bizim ev Paris’in islek bir caddesinde, bir sürü cafe, bistrot ve magazanin arasinda. Cumartesileri hep kalabalik olur ama simdi noel’e 1 ay kala iyice kalabalik. Paris’in yüzölçümü bütün bu insanlara yetmiyor. Bir de üstüne her parisli basina 1 turist düsünce , bizdeki gibi daga tasa genisleyip sehri küçük bir ülke kivamina da getirmedikleri için böyle dirsek dirsege itis kakis yasiyorlar.
palmiye yagi saticilari |
Paris’te alisveris yapmak güzel tabii güzel olmasina da geldigimiz ilk sene benim bünyemde ciddi dalgalanmalar yaratti. Hani rejim yapar yapar 3 hafta hic tatli yemezsiniz sonra birgün caniniza tak eder delilik hali gelir ve buldugunuz abuk subuk ne varsa yersiniz ya iste 5 yil Afrika’da yasadiktan sonra bende de böyle bir zincirinden bosanma hali oldu. Afrika’da bir buldugunuzu 1 hafta sonra bulma garantiniz olmadigi için örnegin sans eseri bildiginiz bir marka makarna markete geldi diyelim marketin bütün stogunu alip evde depoluyorduk. Bu durumlarda gerçek arkadaslar da ortaya çikiyor, kimisi hemen arkadaslarina da mesaj atip hazineyi haber veriyor ve market 15 dakika içinde ciplerini yola sipitip atmis, gözü dönmüs bir kadin toplulugunun istilasina ugruyor. Kimisi de hazineyi tamamen kendisine saklayip kocasina falan da kimseye agzindan kacirmamasi icin tembih ediyor. Kus gribi sirasinda yasadigimiz tavuk barbarligini anlatmaya kelimeler bulamiyorum. Avrupa’dan limitli mal getiren mini marketler el altindan tavuk satiyordu ucmus fiyatlara. Neredeyse misafirlige giderken orijini belli tavuk budu getirmek en makbule geçen hediye haline gelmisti. (yeri yurdu belli tavuk!)
Paris’i, Accra, Dakar ve Abidjan ile alisveris acisindan karsilastirmak da biraz absurd oldu aslinda. Ama Paris’in Rue du Faubourg st Honoré’si varsa Dior, Chanel, Hermes’in yanyana siralandigi, Accra’nin da Makola’si var Cin’den gelen plastik ayakkabilarin üst üste yigildigi. Ayrica Makola’da kafaniz kadar salyangozlardan tutun voodoo fetis malzemelerine –diyelim ki sevgilinize gözü sizden baska kimseyi görmesin büyüsü yapacaksiniz bunun için gerekli yarasa tozunu Pariste nerede bulacaksiniz sorarim size- ya da taklidinin taklidi vuitton çantalara kadar ne hazineler sakli. Gerisi pazarlik ve hayal gücünüze kalmis.
Çok ilginç bir sekilde Afrika bir yandan egzotik alisveris için mutlaka görülmesi gereken bir yerken diger yandan Afrika’da yasamaya karar verdiyseniz yaninizda asla akil edemeyeceginiz gündelik bir sürü ivir ziviri getirmeniz gerekiyor. Bir süre sonra tuvalet kagidinin aile bütçesi planlamasinda lüks tüketim malzemesi sinifina girmesine kanli gözyaslari döküyorsunuz. Benim valizimin geri dönüslerde kereviz, domates, göbek salata gibi tasinmasi anlamsiz malzemeleri gördügü cok olmustur. Dili olsa da anlatsa...
Afrika’da alisveris deyince sizin akliniza ne geliyor bilmiyorum ama örnegin benim anneannemin aklina fildisi sehpa geldi ilk olarak. Tabii artik fildisi yasadisi -oysa bütün yasalarin bir fiyati vardir bebegim- hadi biz ona daha çok “vicdan disi” diyelim. Bati Afrika’da zaten fil kalmamis ki disi kalsin hayvancagizin. Ironik ama ulkenin adi Fildisi Sahili ve sembolu de bayragindaki fil iken, Fildisi Sahili’nde yasayan bir tek fil yok. Neyse bu konu üzücü onu bir kenara ya da Afrika'yi istila etmis Cinli tüccarlarin vicdanina birakalim simdilik. Ama hediyelik esya alisverisi için Afrika müthis. Tropik Afrika yagmur ormanlari açisindan çok zengin-idi bir zamanlar- artik bütün agaçlar çakma antika maske, minik orangutan heykelcikleri vs yapmak adina kesildigi için ne yagmur ne de yagmur ormani kalmis durumda özellikle Bati Afrika’da. Ama ahsap mobilyalari görmenizi isterim dogrusu. Hepsi de birbirinden güzel (zevkler ve renkler tartisilmazzz). Üstelik sudan ucuz. Sorun su ki, diyelim mobilyanizin modelini begendiniz agacinizin cinsini rengini vs sectiniz. Siparisinizi de verdiniz, bir kere o siparise kavusmak için en az 3 ay beklemeniz gerek. Marangozunuzu her aradiginizda birbirinden yaratici bahanelerle karsilasacaksiniz.
Dakar'da bir sahte Nescafe saticisi |
Önce ahsap yas ile baslayacaklar sonra “lütfen Madam haftaya” diyecekler, sonra tasimada bir sorun çikmis olacak bütün olasi sorunlar sayildiktan sonra bu defa telefonu açan marangozunuz o degil de baskasiymis gibi konusacak sizinle. Yine de sabrinizi yitirmemelisiniz Afrika zamanlamasi bizimkinden çok farkli olabilir (Afrika'da ne zaman geleceksiniz sorusunun cevabi "geldigim zaman gelecegim") yine de er ya da geç mutlaka isler bitirilir. Sonunda kavustugunuz mobilyaniz – marangoz mutlaka ve mutlaka tekrar tekrar islemden geçirdigini iddia etse de – ya henüz daha Afrika’dayken böceklenecek ve içten içe kendini -gerçek anlamiyla- yiyip bitirecek ve bir gün kendinizi kibarca poponuzun üstüne düsmüs bulacaksiniz (mobilyanizin ne olduguna bagli olarak buradaki sonuclari genisletebiliriz, yataktan düsme, evlilik hediyesi porselen yemek takiminizin tuzla buz olmasi vs gibi.)
plajda balik alisverisi |
Ben bir defa cok dekoratif hindistan cevizi agacindan yapilmis ahsap kaseler aldim ve meze tabagi olarak kullanmaya karar verdim. İlk kullanisimda soslu patlicani koydugum çok dekoratif hindistan cevizi kasem ortadan ikiye ayrildi ve hem mezem hem kasem hem masa örtüm hem de misafirimin beyaz pantalonu kullanim disi kaldi) ya da mobilyaniz Afrika ömrünü basariyla tamamlayacak ama konteynere koyup da beraberinizde Türkiye’ye getirdiginizde iklim degisikligine dayanmayip çürüyüp bozulacak ve elinizde hiçbir isinize yaramayan odun parçalariyla kala kalmis olacaksiniz (kestiginiz yagmur ormani da vicdaniniza ek yük olacak bu arada) yani uzun lafin kisasi küresel ekonomide ucuz ve kaliteli mal diye birsey yok ucuz ve kalitesiz mal ise bol miktarda var. Bu da bizim ekonomi kuramina katkimiz olsun.
PS: haftaya to shop or not shop bölüm 2...
bu sahte nescafe arabası ile bana ilham verdin sağolasın. sabahları çamlıca gişelerinine inen yolda güzel iş yaparım... :-)
ReplyDelete