27.3.13

Çocuksuz Uçuş Sahası (Yersen)

tepikli foto ivillage.com.au sitesinden

Beni tanıyanlar biliyor. Ben çocuk severim, hem de kudura kudura, yanaklarını mıncıklaya mıncıklaya severim. Ben ebeveyn sevmiyorum.

Geçen hafta uzun uçuşlu bir seyahatteydik. Neredeydin diyeniniz varsa sorunun cevabı şurada. Malezya havayollarından bilet bulduk. Ben “asya havayolu şirketleri en kralı, yemekler de nefis olur, servis de şahane olur, uçak da büyük olur” diye kendi kendimi dolduruşa getirdim. Meğer tüm asya havayolu şirketleri bir Singapur havayolları değilmiş.

Havaalanında “D” yerimiz “kid free zone”dan deyince benim uçmam için zaten artık uçağa da gerek kalmamıştı. Uçak da A380, artık döne döne su samurları gibi uyurum dedim. (Not: uçağın markasını modelini mecburen biliyorum çünkü D uçaklarla ilgili her şeye meraklı ve her seyahatte beni sınavdan geçiriyor ve tipini tanıyabildiğim tek uçak bu çünkü çok büyük, apartman kadar, haliyle yanılamam)

Neyse bindik uçağa, önce yayılma hayallerim tuzla buz oldu. Çünkü canım uçağa fazladan koltuk mu koymuşlar ne yapmışlarsa uçak Sarıyer-Taksim minibüsü gibi olmuş. Koridorda yan dönmeden yürümeye imkan yok ve benim boyumdaki bir insanın bile dizleri öndekinin midesinden çıkacak gibi ön koltuğa dayanıyor, normal boyutta bir insanın 3’e katlanıp öyle oturması lazım. Biz bu uçakla Singapur havayollarında uçarken ben tek kişilik koltuğa bayağı yan yatabilmiştim halbuki. 

Kid free zone dedikleri normal ekonomi sınıfının ortasında ayrılmış 3 sıra koltukmuş ve arkandaki sırada çocuk olunca gayet “sırttan tepik zone” da oturmuş oluyorsun. Ve o çocuk bizim hemen arkamızda değil ama çarpraz arka sıramızdaydı. Elveda uyku!

Bebeklerin kulağı tıkanıyor, canları yanıyor, onları çok iyi anlıyorum. Çünkü ben de kulağımın tıkanmasından hiç hoşlanmıyorum ve çok huysuz olduğum bir günüm olsa ben de haykıra böğüre ağlayabilirim. Bu konuda empati kuruyorum. Fakat kazık kadar olmuş çocuk tam 6 saat 25 dakika çığlık atıyorsa bu kadar anlayışlı olmamı beklemeyin. Çünkü nihayetinde bu da kafa. 

Bu kazık kadar olmuş çocuğun derdi uçağın dar koridorlarında koşmaca oynamak. 6 saat boyunca hamster gibi hiç durmadan dönecekmiş koridorlarda ve bunun niye mantıklı bir hareket olmadığını anlayamıyor. Zaten ailesi de anlatmaya çalışmıyor aslında. Çünkü çocuklarının haykırması onlarda bir “white noise” haline gelmiş ve onlar sakince sudoku falan çözebiliyorlar. Fakat biz bunu yapamıyoruz. Bu arada her uçuş görevlisi geçişinde “oğlum bu sefer yandın bak şimdi yiyeceksin şaplağı” diye ümitleniyorum ama hosteslerin de daha önemli işleri var - bütün yolculara çemkirmek, insanların üstüne yemek tepsilerini devirmek, sonra ikinciyi tepsiyi verirken “aman dikkatli olun” diyen acı-ekşi soslu tavuğa bulanmış yolcuya bir kere daha çemkirmek, aralarda da ruj tazelemek gibi. (Hiç bir havayolunda bu kadar somurtan görevliyi bir arada görmemiştim bunu da bir ara not olarak gireyim. D ile uçuş bitene kadar birini gülümseteceğiz iddiasına girdik ve yukarı doğru ufak bir dudak kıvrılması bile görmedik)

Uyumayı falan zaten geçtim de bari film izleyelim diyorsun ve çocuğun sesi filmin sesini falan bastırarak beyninde çın çın ötüyor. Bütün bu yaygaraya ebeveynlerden tepki var mı? Hayır yok. Çünkü evrensel “çocuk işte” özrünün arkasına yayılmış piknik yapıyor onlar.

Sonunda 6 saat 25 dakika sonra bizim sıradan biri dönüp fransızca “biri şu çocuğu sustursun beynimizi biiiiiip” diye bağırdı. Bağıranın kim olduğunu söylemeyeceğim ama bağırmasını beklediğiniz kişi değil. Fakat bizim sözde kid free zone’un bütün talihsiz yolcuları bu anı bekliyormuş ki bir anda toplumsal dayanışma yaşandı, gözlerim doldu ve kayıtsız ebeveynlerden erkek olanı bir zahmet poposunu kımıldatıp çocuğunu gezdirmeye kalktı. Bunlar olurken hemen yanımızdaki mutfakta uçuş görevlileri rujlarını tazeliyordu.

Özetle ben çocuk severim ama ebeveynlerle anlaşamıyoruz, onu ne yapacağız bilmiyorum.

Bir de son not, belki bu uçuşun görevlileri yorgundu, hakları yemeyelim bir de dönüş yolundaki görelim dedik ama dönüş yolu da daha yer hizmetlerinde çalışanların somurtmasıyla başladı. Bir daha da zor uçarım. (şimdi ben bu büyük lafı ettim ya kesin uçmak zorunda kalırım o da ayrı bir not)

Ay dur bitirmeden bir not daha, havayolu şirketleri ekonomi uçan yolcuların da para verdiğini unutmasa ne kadar iyi olur. Sanki bizi babamızın hayrına uçuruyorlar gibi ne bu azamet kardeşim.

2 comments:

  1. Çok benzer bir durumu Chicago - Paris uçuşunda yaşamıştım. Bitmeyen bir uçuş, yanımda susmayan bir çocuk, çocuğun yanında kesinlikle umurunda olmayan bir aile, film izlemeye çalışıyorum, nafile. Uyumaya çalışıyorum, boşa çaba. 4-5 saatin sonunda ağlama aşamasına gelmiştim ki o esnada halimi gören yan koltuktaki adam Bose kulaklıklarını verdi bana, bence bunlar biraz işini görür diye. Baya baş ağrısı ile indim uçaktan.

    Sözün özü, böyle çin işkencesi yok, geçmişler olsun, bi daha denk gelmezsin umarım :D

    ReplyDelete
    Replies
    1. Helin biz napıcaz bunlarla? denk geleceğim garanti, mutlaka ilk uçuşta arkama aynen anlattığın gibi bir aile oturacak, bir de "ne ayıp çocuk bu ağlar tabii ne yapalım" bakışı terörü var ki sesimizi çıkaramıyoruz. Neyse büyük laflar etmeyelim başımıza gelmesin :)

      Delete