14.12.12

İçimdeki tutturuk kadın, cool kadına karşı



D” Sürpriz bir tatile gidiyoruz, bavulunu hazırla diyor. Yeni birşey değil aslında yılda bir kez sürpriz bir tatil hazırlar bana. Tatilin kendi sürpriz değil, destinasyon sürpriz.

Bilen biliyor, içimde tutturuk, obsesif kompulsif bir kadın yaşıyor. Excel dosyalarıyla bavul hazırlayan bu kadının sürpriz tatile hazırlanması demek uykuların kaçması, tırnakların yenmesi, mideye ağrıların kamp kurması demek. 

Bu yetmiyormuş gibi içimde bir de tutturuk kadını itip, kendine yer açmaya çalışan bir cool kadın var. O diyor ki “aman at bir kot, 2 kazak gittiğin her yere uyar, zaten uymazsa alışveriş yapmana bahane olur”. Gördüğünüz üzere cool olan da kendini cool sanyor ama henüz yeniyetme, tam oturmamış, problemi öngörüp hemen çözümü düşünüyor o da. Ama tutturuk inatçı, biraz da tombul, güzelce yerleşmiş içimin ortasına, öyle kolay kolay itip yer açılacak gibi değil “ya pantalonun üstüne birşey dökülürse, ya ayakkabı ayağımı vurursa, ya kazağın ipi kaçarsa, ya ojem çıkarsa, ya yağmur yağar da saçım bozulursa, ya bavulum kaybolursa, ya bavulum çalınırsa, ya bambaşka bir yere acil iniş yapmamız gerekirse (dikkatinizi çekerim daha asıl destinasyonu bilmeden bambaşka bir yere acil inişten bahsediyor), ya yanımda getirdiklerimin hiçbirini artık beğenmezsem, ya kilo alırsam da pantalonuma sığamazsam (nasıl ya? Toplam 5 günlüğüne gidiyorsun)” diyor da diyor onun için 3 pantalon alıyor, hem aseton hem oje taşıyor, koca fön makinesini yükleniyor, bavul yetmedi el çantasına yedek kıyafet hazırlıyor, onda da aksilik çıkarsa diye D’nin bavuluna da kıyafet koyuyor, ayakkabı koyuyor, çorap koyuyor... 

Cool olan sürprizlere bayılırım hadi gidelim diyor, tutturuk ise sürpriz tatil neresi olabilir diye alternatifleri düşünüyor, o alternatiflerin hava durumlarına bakıyor, alternatiflerden hangisi çıkarsa ne alışverişi yapabilir diye listeler hazırlıyor. Cool olan tutturuk olana çok kızıyor, seninle sürpriz tatile falan çıkılmaz, mahvettin yine sürprizin heyecanını diyor.  

Tutturuk olan kapıyı kilitlemeyi “D”ye bile bırakmıyor, çünkü kilitledikten sonra 3 kere daha dönüp çayın altını kapatmış mıydık diye bakıp kapıyı 3 kere daha kilitliyor. Cool olan tutturuk olanı kolundan çekiştiriyor, boşver çayı hadi tatil başladı çabuk gidelim diyor. 

Gri bir Paris sabahında, gri bir Paris taksisine biniyoruz, tutturuk 8 kere çantasını açıp pasaportunu kontrol ediyor, sonra bir 8 kere daha açıp en son kontrol ettiğinde pasaportu düşmüş mü diye kontrol ediyor. Cool olandan korkmasa taksiyi yolun kenarına çekip bavulu da tekrar kontrol edecek. Ama cool olan da biraz cazgır, tiz sesiyle çok bağırıyor, eli de biraz ağır üstelik, üstüne salmamak lazım. 

Havaalanına geliyoruz. “D” Check-in’de, güvenlik kontrolünde, her adımda görevlilere lütfen nereye gideceğimizi söylemeyin eşim bilmiyor diyor. Herkes de bu oyuna katılmaktan çok mutlu, sürprizin örtüsünü ucundan bir türlü kaldıramıyorum. Cool olan çok eğleniyor, tutturuk ojelerin ucunu kaldırdı bile. Teknik olarak gizliliğin varış noktasına kadar sürmesine imkan yok. Pilota da “uçak içi anonslarda nereye gideceğimizi söylemeyin” diyecek hali yok. Sonunda bir görevli nereye gideceğimizi ağzından kaçırıyor. Hem cool hem de tutturuk çok seviniyor. Görevliye sarılmak için bir hamle yapıp sonra bunun saçma olduğunun farkına varıp asıl sarılmam gereken kişiye “D”ye sarılıyorum(z)

7 saat sonra gri bir New York akşamında, sarı bir New York taksisine biniyoruz.

New York’un gezi yazısı Habere Dikkat'te, resimler ise bir sonraki post’ta

No comments:

Post a Comment