25.1.12

Duvaklar ve Sivrisinekler

görsel ruggedelegantliving.com
Bugün insanlık için önemli ve ilk bakışta birbirinden alakasız gibi duran 2 konuyu özenle birbirine bağlayacağım. Konulardan biri sıtma, diğeri de düğünlerden sonra kazulet gibi insanın elinde kalan gelinlikler...

Sıtma durup dururken şuradan aklıma geldi. Bu soyu kuruyasıca sivrisinekler uçaklara gizlice sızıp yolculuk boyu hayatta kalabilip uçağın indiği ülkeye gidebiliyorlarmış. Bu kadar uçarım hiç sivrisinek ısirmadığına göre bu kaçak yolculuk işinde ustalaşmışlar, muhtemelen lider sivrisinek bunlara "yolculuk sırasında kendinizi belli etmeyin, low profile kalın nasılsa uçaktan inince hepsinin kanını emecek çok vaktiniz olacak nıhahahaha" diyor. Biliyorsunuz son yıllarda devletimiz Afrika'yı yeni keşfetti, THY uçuşları olsun, dış temsilcilikler olsun, vizeler kalksın bir interaktifliktir gidiyor. Peki sıtma mikrobu Türkiye'ye kaçak yollardan yeniden sızarsa hazır mıyız? Cevap veriyorum değiliz. Afrika'da yaşarken geldiğimiz bir Türkiye tatilinde aniden ateşlenince sıtmadan gidiyoruz zannedip hastane, eczane ne bulduysak ayağa kaldırmış ve fakat kaderimize terkedilmiştik, en son ambulans helikopter servislerini arıyordum bu işten anlayan bir ülkeye tahliye edilelim diye. Neyseki ertesi sabah sıtma değil ama aileden genetik yoluyla gelen "her durumun en kötüsünü düşün panik atağa bağla" sendromu olduğumu anladım.

Afrika'da günlük hayatın en tehditkar unsuru bu sıtma sivrisinekleri. Orada yaşarken böyle bir paranoya oluyor insanda. Sıtma sivrisineğini sesinden tanımaya başlıyorsun. Bu kısım çok ciddi, Afrika'da sıtmadan her yıl 2 milyona yakin kişi ölüyor. AİDS'den de savaşlardan da fazla. Bütün dünya sıtma için aşı arıyor fellik fellik. 
Sıtmadan korunmanın aslında çok basit bir formülü var ki da şu; akşam 6'dan itibaren uzun kollu, uzun paçalı kıyafetlerle sokağa çıkacaksınız ve akşamları da sineklik altında uyuyacaksınız. Söylemesi kolay da sıtmanın olduğu ülkeler tropik yerler, hava 45 derece, giy giyebiliyorsan uzun kollu uzun paçalı. O sineklik de romantik bir görüntü olabilir ama uyurken insanın koluna bacağına dolanıyor,burnuna kaçıyor, kafasına düşüyor, bazen de sivrisinek de sineklik içine hapsoluyor sabaha kadar dans ondan sonra. Bu noktada bir zihni sinir procem var. Yatakların değil de binaların üstünü kaplayacak sineklikler üretilse mesela? Akşam 6'dan sonra indir sinekliği binanın üstüne, bitsin "aaaa cam açık kalmış dolmuş körolasıcalar eve" derdi. Sivrisineklerle mücadelede son nokta.

Sharon Stone ciddiye alındığı zamanlarda sanırım 2005 olmalı Davos'ta 5 dakikada Afrika için 1 milyon dolar toplamıştı,1 milyon dolarlık sineklik alıp göndermişlerdi. Sonra sineklikleri alan herkes bunlardan gelinlik yaptı. Muhtemelen kabileler arası toplu düğün şenlikler düzenlenmiş Sharon bayağı bir hayır duası almıştır.


Lafı nasıl ustaca nereye getirdim farkında mısınız? Evet gelelim insanlık için bir başbelası olarak düğün sonrası gelinlik sorunsalına. Gaza gelinip 3 mt kuyruklu yaptırdığınız gelinlik tabii ki dolaplara sığmaz, kutulardan taşar, atsan olmaz satsan olmaz, sakla kızın giyer derler şimdiye kadar annesinin gelinlik modelini beğenen kimseye rastlamadım, o ancak filmlerde olur, zaten annesinin gelinliğine sığana da rastlamadım itiraf edelim bizden önceki nesil tuhaf şekilde zayıfmış artık ne yemiyorlardıysa. Sonuçta o gelinlik kazulet gibi dolap işgalcisi olarak kalır. 


Benimle kıta kıta gezen bir kazulet de var tabii. Önceleri dolaptaydı artık yerin 3 kat altındaki mahzenimizde fareleri sıcak tutuyor olmalı bir kutunun dibinde. Afrikadayken henüz dolap yıllarıydı. Sharon Stone'un kampanyasını düzenlediği zamanlarda ben de elimdeki duvağı dolaba sığdırma denemeleri yapıyordum ki tersten ilham geldi. Sineklikten duvak yapılabiliyorsa duvaktan da sineklik olurdu pekala. Anneme sakın söylemeyin beni sineklik diye tavana gerebilir çünkü ama ben de duvağımı Vida'ya hediye ettim sineklik yapması için.


Yani eğer bu sivrisinek işgalci kuvvetleri THY'lere dolar Türkiye'ye kadar gelirse işte o gün sakladığınız gelinlik işe yarayacak arkadaşlarım. Pini'yle ev ekonomisi ve pratik bilgiler saatimizin sonuna geldik böylece. Esen kalın

Not: ev ekonomisi diye de bir ders vardı harbiden yazık kardeşim bizim nesle valla bir nesil böyle heba olmuş
Not2: ben ev ekonomisi dersinden sıfır almıştım

9.1.12

Cirkin bebek var midir?

evet biliyorum görsel haksizlik ama yani ben simdi buraya ne görseli koysaydim?
Haliyle bütün yabancı arkadaşlarım bloğu ingilizce yazsan da okusak diyorlar. Bende o göz var mı malzememden olacak? Şurada oturmuş tatlı tatlı dedikodu yapıyoruz. Bu yazıyı yazarken de hafiften tırsmıyor değilim, google translate diye birşey var sonuçta.
Neyse bu hafta büyük bir problemim var çünkü haftasonu vaftiz çocuğumuzu ziyarete gidiyoruz. Sanırım herşeyi baştan anlatmam lazım onun için filmi başa sarıyoruz cırrrtttt (film sesi nasıl çıkar bilmiyorum) baştan başlayalım
Bizim taaaa Gana'da tanışıp çok yakın dost olduğumuz, o zamandan beri de başka ülkelerde yaşasak da dostluğumuzu sürdürdüğümüz bir çift arkadaşımız var. Onların da ikizleri var ki dünyanın en güzel veletleri, heryerlerinden kudurukluk akıyor ama deli oluyoruz birbirimize. Yeni doğmuşlardı tanıdığımızda şimdi 6 yaşındalar ve karşılıklı birbirimize aşığız. Yolda bana benzettikleri insanlara sarılıyorlarmış Pini diye koşup. Bir de bana 1.80'lik Rus akrobatları falan benzetiyorlarmış ki haliyle bu da ekstra puandır.
Neyse bu çift 3. çocuklarına hamile kalınca bizden yeni gelenin vaftiz annesi ve babası olmamızı istediler. İlk 2 veletle çok yakın olduğumuz için öyle düşünmüşler. Ben vaftiz deyince giyinip süslenip törende elimde bebek boy göstereceğimi hayal edip hemen atladım fikre. Geleneklere bayılırım. Bir de vaftiz annelik bundan ibarettir sanıyordum ne yalan söyleyeyim. Veledin teyzesi, dayısı, amcası birşeyi vardır nasılsa acil durumlar için. D de sağolsun kendi vaftizinden beri kilise yolu bilmediği için beni uyarmadı ama yani biraz ayıp onun da yaptığı çünkü kendi vaftiz babası annesi falan var ve biliyor insanların çektiğini.
Allaam günah yazmasın ama bizim çocuk doğdu bir çirkin bir çirkin, o aileden doğmamış hastanede karışmış sanki ama o bile olamaz çünkü bebek vücudunda dedesinin koca adam suratıyla doğmuş, sakallı bebek gibi birşey. Dedesiyle budha çiftleşmiş öyle doğmuş sanki bebek. Yüzüne bakınca gülmekle korkmak arası tereddüt ediyor insan.
Tabii artık geri dönemezdik bir kere vaftiz anne babalığı kabul etmiştik. Mümkün olduğunca sevecen görünmeye çalışıp kiliseye törene gittik. Tabii benim salınma planlarım yattı çünkü haliyle kendim vaftizli olmadığım için bebek kucagimda salinmak yerine en ön sırada oturup bebek elinde herkese gülücükler atan D'nin fotoğraflarini çekmek zorunda kaldım. Rahip kibar bir insan olduğu için töreni hem danimarkaca hem ingilizce yaptı. Ve işte ingilizce çeviriler sırasında anladım başıma gelenleri. Bu çocuk bildiğiniz bizim sorumluluğumuzdaymış!!! Hele anne ve babasına birşey olursa direkt bize kalıyormuş. Tekrarliyorum bize ka-li-yor-mus!
Şimdi anne ve babasına gözüm gibi bakıyorum. Hasta olsalar tavuk suyuna çorbamı kapıp trene atlayıp bakmaya gidiyorum. Arabayla uzun yol biryere giderlerse yolda uyumasınlar diye saatte bir arıyorum. Yıllık vitaminleri vs kontrolüm altında. Bir de sağlıklı beslenme planı yaptım. Uzun yıllar (en azından 18 yıl daha) yaşamaları lazım.

Neyse işte noel ve doğumgünü hediyelerini zaten göndermiştim şimdi de kaynaşmaya gidiyoruz inşallah arada güzelleşmiştir.
Şaka şaka çirkin çocuk olur mu hiç? çocuk çiçektir.

3.1.12

Yeniyil Dialoglari

görsel bebestendance.com
Yeni yıla giriş hengamesi de bittiğine göre normal hayata dönebiliriz. Normal hayattan kastım asosyallik. Noel ve yılbaşı bütün yıl boyunca hiç olmadığı kadar sosyalleştiğimiz zamanlar. Telefon trafiği alıyor başını gidiyor. Bizim evde bu dönemde genelde 2 tür telefon trafiği yaşanıyor. Birincisi bekar veya evli ama çocuksuz arkadaşlarla olan-ki o genelde gecenin ilerleyen saatlerinde ve şöyle gelişir:

- aloooooo
-heyyyyyy
-iyi senelerrrrr
-whoaaaaaaa
-yeahhhhhh
Bu dialog sırasında iki taraf da içmiş olduğu için konuşmanın bütünü anlamsız seslerin devamlılığı şeklindedir. Ertesi gün iki taraf da konusmayi hatirlamayacak ama ayni konusma bir yil sonra tekrarlanacaktir.

İkincisi ise evli ve çocuklu arkadaşlarımızla gerçekleştirilen yılbaşı diyaloğu. Bu telefon konuşması günün/gecenin daha erken saatlerinde gerçekleşir malum çocuk faktöründen dolayı bu grup arkadaşlarımız arasında gece 12'yi görebilen çok azdır. O da genelde şöyle gelişir. Zamanında o seyahat senin bu parti benim beraber gezip tozduğunuz arkadaşınız (*)Derya'yı ararsınız.
Zırrrrrrr
Derya - Alo
Ben - merhaba canım ben pini iyi seneler dem...
Derya - aaaa pini ne sevindim ben de seni arayacaktım, Nazlıcan telefonun kablosunu bırakkkk
Ben - Nazlıcan da yanında mı? Canım ne tatlı ehiehiehi (içimden tüh!). Çok öp bızdığ....
Derya - eee nasılsın anlatsana bira...Nazlıcannn biraz sessiz ol
Ben - ben iyiyim işte D ile seyahate çık....
Derya - çabuk bırak o elindekini!!!!!
Ben - efendim??? Ben mi? Neyi telefonu mu?
Derya - yok canım sana demedim Nazlıcan'a diyordum ütünün fişini ağzına sokuyordu da. Sen ne diyordun?
Ben - heee çocuk işte canım. İşte biz iyiyiz sen nasıls....
Derya - Nazlıcan delirtme beni çık buzdolabının içinden deli misin çocuk musun belli degil? Evet evet sana da iyi seneler sen birşey demek için mi aramıştın?
Ben - eh evet ben aslında hem iyi seneler demek için hem de işte biz seyahate gidiyoruz ya....
Derya - Allah seni kahretmesin çocuk gibi niye soktun kardeşini fırına manyak velet? Sen de salak mısın Boracan ne giriyorsun fırına çık diyorum sana çıkkkkkk
Ben - şey ben kapatayım sen meşgulsün benim çiçekleri sular mısın diyecektim ben yokken
Derya - yok yok kapatma ne güzel sohbet ediyoruz şurada 40 yılın başı.
Ben - (içimden sohbet derken?) ya ya evet özlemişim ben de işte, ne yapıyorsunuz yılbaşın....
Derya - soyunma çocuğum salonun ortasında sana diyorum aaaaaa işedi
Çat
Ben - ehhh alo alo Derya?
telefon kapanır. Sen elinde telefonla ve sulanmayacak çiçeklerinle kalakalırsın.
Bu diyaloğun bir de şöyle gelişme ihtimali vardır. Eskiden gece çıkıp çok eğlendiğin çılgın arkadaşın (*)Zehra'yı ararsın:
zırrrrrrrr
Zehra - alo?
Ben - Zehracım merhaba Pini ben nasılsın?
Zehra - aaaaa Pini nasıl sevindim aradığına iyiyim sen nasılsın? D nasıl?
Ben - iyiyiz canım size iyi seneler dileyelim dedik ne zamandır da konuşamıyorduk hem
Zehra - ah ne iyi ettin. Laya bak Pini teyzen arıyor (Laya (*) 1 yaşındadır ve henüz patatesi annesinden ayıramıyordur. bu arada bir de pardon ama " teyze" derken???) bak Pinicim Laya seninle konuşmak istiyor.
( içimden :Arkadaşım Laya konuşmayı bilmiyor benle nasıl konuşmak istesin?) Telefon Laya'nın eline verilir
Laya - hjkgigigilip
Ben - ah canım Layacım benim, sen artık telefonla da mı konuşuyorsun tatlım benim ne ciciiii
Laya - hjbgnbirigbirigguuu
Ben - heeee ne diyorsun sen de iyi seneler mi diyorsun ekiekieki (burada artık telefonun yetişkin ucundaki insanın da İQ seviyesi düşmeye başlar)
Laya - abugugudıgıldıgıl ma
Ben - ya ya tabii ne şeker canım benim ya hadi anne orda mı anne?  Hani sana yemek veren kadın var ya anne o işte. Arada eline telefon tutuşturmak gibi lüzumsuz işler yapan kişi de ta kendisi hadi telefonu ona ver
Laya - bugubugugıgıkmık
Ben - Zehraaaa orda mısın Zehraaaa?
Laya - mamadagamamababbababba
Ben - Telefonu annen olacak yelloza ver çabuk çocuk!!! (yazardan not : dialogun bu kismini kontrolsüz ortamlarda denemeyiniz. Zira agu gugudan baska birsey söyleyemeyen Laya'nin ilk ögrendigi kelime tam da o anda yelloz olursa bittiginizin resmidir)
Laya - gubidikbugidikbud
Ben - ulan Paristen arıyoruz yan kapıdan değil konuşmayı bilen biri alsın şu telefonu alooo alooo Zehra
Laya - bıgıbıgıbu

Ve Laya sıkılır ve telefonu çamaşır sepetine atar ve emekleyerek yeni oyuncak bulmak üzere uzaklaşır ve işi başından aşkın Zehra o telefonun açık kaldığını farkedene kadar telefon istanbul-paris arası bağlı kalır. Ay sonunda telefon faturası gelince Zehra ve Laya yeniyıl dileklerini gıyaplarında alacaklardır.
Hepinize iyi yıllar, en iyisi buradann kutlamak, minimum dialog iyidir :)

Not: (*)yazıda ismi geçen kişilerin gerçek hayattaki kişilerle bağlantısı yoktur ama olayların vardır. Telefonumuzun Avustralya'ya bagli kalmisligi vardir ki canimiz feci yanmistir.